İnsanlık yaşadığı müddetçe fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar da onlara eşlik eden etkenler arasındadır ve geçmişten günümüze bu hastalıklar için bir sürü tedavi üretilmiş ve uygulanmıştır. Aromaterapi de psikolojik rahatsızlıklar için uygulanan tedavi çeşitleri arasındadır. Aromaterapi, ‘esanslar kullanılarak yapılan terapi’ anlamına gelmektedir. Aromaterapi, bitkilerle tedavinin özel bir dalı olup, çağdaş yağların veya bitkisel drogların kullanımıyla; kişinin fiziksel, zihinsel ve ruhsal durumunun daha iyiye gitmesini amaçlayan bir tedavi yöntemidir.
Aromaterapi’nin başlıca yönteminde vücut ve ruh bir bütün olarak ele alınır ve herhangi birinde meydana gelen bir rahatsızlık veya düzensizliğin diğeri üzerinde de olumsuz etkiler oluşturacağı kabul edilir. Organizmada dengeyi amaçlayan Aromaterapi, vücudu ve zihni uyarma yoluyla kendi kendini desteklemesi ve iyileştirmesi esasına dayanır.
Aromaterapi; diğer terapi çeşitlerine kıyasla, sonuç verme kesinliği açısından olumsuz görülebilir ancak geçmişe baktığımızda elde edilen verilere göre bu görüşün doğru olmadığı kanıtlanmıştır. Aromaterapi yaklaşık 5000 yıllık geçmişe sahiptir. Hatta “Aromaterapi” terimi ilk defa Fransız Biyokimyacı Renee- Maurice Gattefosse tarafından 1937 yılında ortaya atılmıştır. Ancak bu terim ortaya atılmadan önce Ortadoğu ve Eski Mısır’da bu tedavinin iyileştirici özelliklerinden faydalanıldığı ortaya çıkmıştır. Hatta o zamanlar Çin tıbbında Aromaterapi’nin oldukça yaygın olduğu da görülmektedir.
Aromaterapi’nin ana malzemelerine değinecek olursak; bu tedavinin başlıca kaynakları arasında gül, yasemin, lavanta, nane ve benzeri bitkilerden elde edilen yağlar bulunmaktadır. Bu yağlar bitkinin tadını ve kokusunu, yani özünü oluştururlar. Özellikle saf esans yağlarının canlı organizmalar üzerinde çeşitli etkileri bulunmaktadır. Örneğin; emisyon ve duygu-durum kontrolü, anksiyolitik, antidepresan, uyarılmışlık, hafızanın arttırılması, demansiyel hastalıklarda kognitif bozukluğun düzeltilmesi gibi birçok etkiye sahiptir. Bunun ispatı olarak Japon işçiler üzerinde yapılan bir çalışmayı örnek gösterebiliriz. Bu çalışmada solunum yolu ile alınan aromaların işçilerin stresini azalttığı, konsantrasyonlarını ve üretkenliklerini de arttırdığı tespit edilmiştir. Bu çalışmaya benzer bir örnek daha verecek olursak; solunum yolu ile gül esans yağı alan sıçanlar üzerinde yapılan labirent testinde, deney grubunun kontrol grubuna göre hedef noktayı daha kısa sürede bulması, gül esans yağının öğrenme ve hafızada etkili olduğunu göstermiştir. Bu iki çalışmada da görüldüğü üzere yağların etkisi başlıca koku yolu olan tractus olfactorius üzerinden limbik sistem ve hipotalamusa kadar uzanan bağlantılar vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Ayrıca yağların vücuda etki etmesi için yardımcı yöntemler olarak masaj, buhar banyosu, aromatik difüzör kullanımı ve duş seçenekleri tercih edilebilir.
Aromaterapi’yi şöyle bir incelediğimizde asıl tedavi kaynağının bitkilerden oluştuğunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Bu durum bazen insanları yanılgıya sürükleyebilir. Kısaca Aromaterapi’nin bitki/şifalı ot uygulamalarının bir branşı olduğu düşünülebilir. Ancak şifalı ot ile tedaviyi Aromaterapi'den ayıran temel farklılıklar vardır. Aromaterapi kapsamında kullanılan yağlar, şifalı bitki tedavisinde kullanılan bitkilerden kat kat fazla kuvvetlidirler ancak buna rağmen pek çok aktif maddeyi de içermezler. Bu nedenle, Aromaterapi’de kullanılan bitkisel yağın, aynı bitkinin şifalı ot tedavisinde kullanılanına göre farklı özellikler taşıması kaçınılmazdır.
Ayrıca diğer tedavilerdeki kuralların benzerleri Aromaterapi için de geçerlidir. Aromaterapi'de kesinlikle kişinin rahatsızlığına göre doktorunun uygun gördüğü inhalasyon, dâhilen ve haricen gibi çeşitli uygulamalarla kullanılabilir. Ancak evrensel olarak sabit bir uygulaması yoktur. Uygulama şekilleri her ülke veya kültüre göre değişkenlik gösterebilir. İkinci bir olasılık olarak, tedaviyi uygulayacak doktorların kendilerine göre farklı seçenek ve kombinasyonları olabilir. Örneğin; esansiyel yağlar Fransa ve Almanya’da dâhili yolla daha fazla kullanılırken, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde daha çok inhalasyon ve harici kullanım şeklinde tercih edilmektedir.
Aromaterapi’de kullanılan yağlar bitkisel olmasına rağmen, sırf doğal kategorisine girdiği için onların yan etkisi olmadığını söyleyemeyiz. Aksine her ne kadar yan etkiler minimal düzeyde tanımlansa da bu, tamamen zararsız oldukları anlamına gelmemektedir. Bu duruma örnek olarak; lavanta ve çay ağacı yağına topikal kullanımla belli bir süre maruziyetten sonra gözlemlenen etkiden dolayı, bu iki bitkinin yağının östrojen bağımlı tümörlerde kullanılmaması önerilmiştir. Bu yüzden uygulayıcıların hekim olması ve ürünlerin de mutlaka konusuna hakim eczane ve eczacılar gözetiminde verilmesi önemli bir faktördür. Günümüzde ise Aromaterapi fazla gündeme gelmediğinden, bu tip hususların özellikle hatırlanması gerekmektedir. Bu tarz durumların fazla bilinmemesi ve Aromaterapi hakkındaki tahmin edilemeyen yanlışların sıklaşmasının asıl sebebi, esasen bir koruyucu hekimlik sistemi olan Aromaterapi’nin kullanım alanının günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş olmasıdır. Ancak bitkisel yağların geniş iyileştirici etkileri halen bilinmekte ve kabul edilmektedir.
Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?