Dedikodu Psikolojisi: Neden İnanırız, Neden Susmayız?

Dedikodu Psikolojisi: Neden İnanırız, Neden Susmayız?

İnsanların büyük bir kısmı farkında olmadan, günlük kararlarının çoğunu dedikodulara dayanarak vermektedir. Tarih kadar eski bir iletişim biçimi olan dedikodu, sosyal medya çağının getirdiği farkındalık dalgalarına rağmen etkisini koruyabiliyor. Dedikodunun tükenmemesinin nedeni, düşündüğümüzden çok daha derin bir psikolojik mekanizmaya dayanmasıdır. 

Bu yazıda öğrenecekleriniz:

Dedikodu Nedir?

İnsanlar Neden Dedikoduya İnanır?

Dedikodu Neden Zararlıdır?

Dedikodu Yapan Bireylerin Ortak Özellikleri

Dedikodular Neden Kendini Doğrular?

 

Dedikodu Nedir?

Başlıca konuşma türlerinden olan “dedikodu”, iletişim araçları içerisinde “samimi iletişim” olarak adlandırılırdı. Nitekim dedikoduya olan bakış açılarının değişmeye başlamasıyla beraber bu kavram, “samimi” kategorisinden çıkarılıp “sosyal medya iletişim” başlığı üzerine konumlandırılmıştır. 

Türk Dil Kurumu (TDK), dedikoduyu “başkalarını çekiştirmek ve kınamak amacıyla yapılan konuşma” olarak tanımlar. Yani dedikodu yalnızca bilgi paylaşımı değildir; bilgiyi şekillendirme, çarpıtma ve yeniden üretme sürecidir.

İnsanlar Neden Dedikoduya İnanır?

Araştırmalar dedikodunun  “toplumsal baskı + hızlı kabul edilebilirlik” kombinasyonuyla güçlendiğini gösteriyor. Psikoloji literatüründe bu durum sosyal kabul kavramı ile açıklanır: İnsanlar gruba uymak adına, duydukları bilgiyi sorgulamadan doğru kabul etme eğilimindedir.

Bu da şu soruyu ortaya çıkarır:
 İnsanlar yanlış olduğunu bile bile neden dedikoduya devam eder?

Bunun birkaç psikolojik nedeni vardır:

  • Grup tarafından dışlanmamak
  • Hızlı onay alma ihtiyacı
  • Bilgi sahibi olmanın verdiği üstünlük hissi
  • Belirsizliği doldurma isteği
     

Dedikodu Neden Zararlıdır?

Dedikodunun en tehlikeli yanı, bilginin kulaktan kulağa aktarıldıkça şekil değiştirmesidir.

Başka bir ifadeyle süreç şu şekilde işler:

Dedikodu → Çarpıtma → İftira → Zorbalık → Psikolojik travma

Doğruluğundan emin olunmayan bilgiler paylaşılmaya devam ettikçe, dedikodunun etkisi büyür. Bir kişinin konuşuluyor olması bile, başkaları için onu konuşmaya yeterli bir gerekçe hâline gelir. Bu döngü kırılmadığında, dedikodu basit bir söylenti olmaktan çıkar; kişinin itibarı, ruh sağlığı ve sosyal ilişkileri üzerinde ciddi yıkımlara yol açar.

Dedikodu Yapan Bireylerin Ortak Özellikleri

Başak Solmaz, araştırma yazısında söylentilerin yayılmasını, söylentinin inanılır bulunmasına bağlamıştır. A. Chorus’un “Söylentinin Genel Yasası” makalesinde yazdığı ifade şu şekildedir:

Söylenti = Ehemmiyet X Belirsizlik X Eleştirel Ehliyet 

Bu formülde “eleştirel ehliyet”, bireyin bilgiyi sorgulama ve değerlendirme becerisini ifade eder. Eleştirel ehliyetin düşük olduğu gruplarda dedikodular daha hızlı yayılır. Bu durum, dedikoduya katılan bireylerin çoğu zaman bilgiyi sorgulamak yerine kolayca kabul ettiğini göstermektedir.

Dedikodular Neden Kendini Doğrular?

Bir grubun bir kişiyi dışlaması, o kişinin saldırganlaşmasına neden olabilir. Bu saldırganlığı gören grup ise şöyle düşünür:

“Bak haklıymışız, gerçekten sorunlu biri.”

Oysa bu yalnızca sosyal dışlanmanın psikolojik etkisidir. Araştırmalar, saldırganlık, dışlanma ve yabancılaşmanın birbirini tetiklediğini yıllardır göstermektedir.

Bu süreç devam ederse:

  • Kişinin psikolojik dayanıklılığı düşer
  • Benlik algısı bozulur
  • Depresif belirtiler artar
  • Kaygı ve paranoya gelişebilir
  • İntihar eğilimleri ortaya çıkabilir

Üniversitelerde bu döngü sık yaşanmasına rağmen araştırmalar çoğunlukla dar örneklemle sınırlıdır. Buna karşın çocuklar üzerinde yapılan çalışmalar, dedikodunun sonuçlarının çok daha ağır olduğunu ortaya koymuştur.

Sonuç olarak; dedikodu, masum bir sohbet konusu değildir. Topluluk içinde güç kazandıkça, bir kişinin hayatını derinden etkileyen psikolojik bir şiddet türüne dönüşebilir. Sorgulamadan kabul edilen her söylenti, yalnızca sözlü bir eylem değil; bir kişinin sosyal, duygusal ve hatta fiziksel bütünlüğünü tehdit eden bir zincirin halkasıdır.

Hepimizin taşıdığı basit bir sorumluluk var:

Duyduğumuz her şeyi değil, doğruluğundan emin olduklarımızı paylaşmak.

Söylenti döngüsünü kırmanın yolu, konuşmak kadar susmayı da bilmektir.

John William Waterhouse – Dedikodu Tablosu 

Tabloyu nasıl yorumlarsınız?

Kardelen

kardelen@terapidelisi.com
Genel Yayın Yönetmeni


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bunları da beğenebilirsin.

TEMA AYARLARI