Plasebo etkisi ve mumya tozlarının tarihsel gerçekliği: Şifadan kandırmacaya

Plasebo etkisi ve mumya tozlarının tarihsel gerçekliği: Şifadan kandırmacaya

Editör: Selma İnci

Plasebo Etkisi Nedir? Mumya Tozları Gerçekten Tedavi Mi Ediyordu Yoksa Kandırmaca Mıydı?

Tıp tarihi boyunca çok ilginç ilaçlara ve tedavi yöntemlerine rastlamak mümkündür. Örneğin, berberlerin saç kesmek dışında diş çektiği -o zamanlar berberler dişçiler olarak görülürdü-, doktorların ameliyat öncesi ve sonrası sterilizasyon kurallarına uymadığı hatta ellerini yıkamadan hastalarına müdahale ettikleri bilinir. 

Ancak bunlardan belki de en ilginci, mumya tozu adı verilen ve neredeyse her derde deva olduğuna inanılan bir ilaçtı. Özellikle Orta Çağ Avrupa’sında gittiğiniz her eczanede karşınıza çıkabilecek bu toz, adından da anlaşılacağı gibi mumya kalıntılarından elde edilirdi. Neredeyse bütün hastalıklara şifa olduğu düşünülen bu tozun o dönemde büyük bir rağbet görmesi tesadüf değildi.

Bugün modern tıbbın gelişmesiyle mumya tozunun ilaç olarak gerçek bir etkisi olmadığını biliyoruz. Peki, o zamanlar insanlar neden  tutkuyla bu tozun ilaç olduğuna inanıyorlardı? Peki, mumya tozu gerçekten ilaç mıydı yoksa hastalar üzerinde plasebo etkisi mi oluşturuyordu?

Plasebo Etkisi Nedir? 

Plasebo, Latince ’de “memnun etmek” anlamına gelir. Normalde etkisi olmayan ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarması durumudur. Bu ilaçlar hap şeklinde şekerler, tuzlu su enjeksiyonu olabilir. Hatta plasebo etkisinden faydalanarak sahte bir cerrahi prosedür bile uygulanabilir. Amaç, kişinin tedavi olduğunu düşünerek ve bunun fayda sağlayacağına inanarak kendini daha iyi hissetmesini sağlamaktır. Plasebolar klinik deneylerde sıklıkla kullanılmaktadır.

Plasebo etkisi, ilk defa  18. yy ’da hastaların tedavi süreçlerinde etkisiz tedavileri tanımlamak için kullanılmaya başlandı. 1940’lara gelindiğinde bilimsel gerçekliği araştırılmaya başlandı. 1960’larda ise yeni tedavi yöntemlerinin geliştirildiği sürecin bir parçası olarak sıklıkla kullanıldı.  Günümüzde hem klinik deneyler hem de hastaların tedavi sürecinde kullanılabilen plasebo etkisinin tam olarak nasıl etki ettiği araştırılmaktadır. 

Mumya Tozlarının Tarihi

Mumya tozları, 12. Yüzyıl ile 17. Yüzyıl arasında Avrupa'da baş ağrısından mide ülserine kadar birçok hastalığın tedavisi için kullanılıyordu. Bu toz antik Mısır mumyalarından elde edilen “şifalı” bir ilaç olarak eczane raflarında yerini almıştı. 1908 gibi yakın tarihlerde, Merck ilaç şirketinin kataloğundan dahi sipariş edilebiliyordu. Çeviri hatasından kaynaklı mumya tozunun mumyalardan elde edildiği düşünülmüş ve tozu elde etmek için Mısırlı cesetler kullanılmıştır. Hatta o dönemde talebi karşılamak amacıyla Mısır mezarları yağmalanmış, yetersiz kalmasıyla Avrupa'daki sahipsiz cesetler kullanılmış ve mezarlıklardan cesetler çalınarak mumya tozu elde edilmiştir.

Onuncu yüzyılda ünlü Bağdatlı hekim Rhazes, bitümlü bir maddeyi tanımlamak için "mumia" kelimesini kullanmıştır. Bu kelime daha sonra İbn-i Sina'nın "Kanun Fi't-Tıb" adlı eserinde, bazı bitkiler ve yağlarla karıştırılarak hastalıkları tedavi etme potansiyeline sahip bir madde olarak yer almıştır. Anlaşılan o ki mumya tozunun tedavi ettiği algısı Arapça eserlerin Latin çevirmenler tarafından yanlış yorumlanması sonucu ortaya çıkmıştır.

Eski Mısır'da cesetlerin mumyalanmasında reçine kullanılıyordu. Ancak zamanla bu reçinelerin karardığı fark edilince bitüm(zift) mumyalama işlemlerinde kullanılmaya başlandı.  Örneğin, on ikinci yüzyılda Rhazes'in "Liber ad Almansorem" adlı eserini Latinceye çeviren Gherardo da Cremona, Farsların "mumia" adını verdiği bitümü, eski Mısırlıların cesetlerini sararken kullandıkları maddeyle aynı şey olarak değerlendirmiştir.

Bu yanlış anlamalar sonucunda, Mısırlı mumyalar "mumya" olarak adlandırılmaya başlanmış ve zamanla mumya tozu Avrupalılar tarafından “şifa veren bir ilaç” olarak görülmeye başlanmıştır. Mumya tozunun tarihçesiyle ilgili pek çok açıklama bulunsa da bu durumun tıp tarihindeki en büyük yanlış anlamalardan biri olduğu açıktır.

Mumya Tozları Gerçekten Tedavi Mi Ediyordu Yoksa Kandırmaca Mıydı?

Orta Çağ Avrupa’sında cevabı kesinlikle “evet” olan bir soru olsa da günümüzde tıbbın gelişmesiyle bunun sadece bir kandırmaca olduğunu biliyoruz. Mumya tozunun iyileştirici etkisi hakkında fazla çalışma olmamakla birlikte, çoğunlukla ortak düşünce bunun sadece bir aldatmaca olduğudur. Johann Heinrich Zedler'in Evrensel Sözlüğü (Grosses vollständiges Universal-Lexicon) adlı ansiklopedisinde, 1739'da mumya tozu hakkında ifade ettiği görüş, o dönemin bilimsel ve kültürel anlayışını yansıtır. Zedler, "İsteyenler ve yapabilenler inansın" diyerek, mumya tozunun etkisinin daha çok inanç temelli olduğunu ima etmiştir. Zedler’in bu ifadesi, dolaylı olarak mumya tozunun plasebo etkisine işaret etmektedir. Zedler’in bu kitabı yazdığı dönemde plasebo etkisi henüz tanımlanmamıştı.

Günümüzde de yapılan birçok araştırma, zihin gücünün ve bir tedaviye olan inancın hastalıkları tedavi etme konusunda çok önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Orta Çağ Avrupa’sında bilimin çok gelişmemiş, hastalıkların çoğu ise doğru şekilde tanımlanmamıştı. İnsanlar, genellikle alternatif tıp dediğimiz yöntemlere başvuruyorlardı. Çeşitli bitkiler, yağlar ve benzeri maddelerin karışımları ile iyileşebileceklerine inanıyorlardı. Mumya tozunda görüldüğü gibi insanların iyileşebileceği inancı yayılmıştı ve belki de çoğu insan bu tozun iyileştirdiğini düşünerek kendini daha iyi hissetmişti.

Sonuç

Tıp tarihinin bu karanlık yönü bizim her açıdan sorgulamamızı sağlıyor. Sadece baş ağrınız için cesetten elde edilmiş mumya tozunu kullanır mıydınız? Bir doktor olarak hastanıza herhangi bir bilimsel dayanağı olmayan bu ilacı verir miydiniz? Günümüzde tıp etiği ve her insan  açısından bu soruların cevaplarının “hayır” olacağı aşikârdır. Mumya tozu Orta Çağ’dan günümüze değişen ve gelişen tıp etiğini anlatmak için en güzel örneklerden birisidir. Karl Popper söylediği gibi “Gerçek bilimin özü şüpheciliktir.” O zamanların bilim insanları ya da çevirmenleri biraz daha araştırma yapsalardı belki de mumya tozunun bir çeviri hatası olduğunu, bahsedilen maddenin tamamen farklı bir şey olduğunu anlayabilirlerdi. Kim bilir bunun için kullanılan cesetler de  gömüldükleri yerlerde huzurla yatmaya devam edebilirdi. 

Nurefsan

nurefsansultanakturk@gmail.com
Üsküdar Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

TEMA AYARLARI