Psikologların Genel İlkeleri

Psikologların Genel İlkeleri

Psikolog olabilmek de akademik bilgilerin yanı sıra “iyi” bir insan olmayı gerektirir. Sadece okumak değil, öğrendiklerini uygulamak da gerekir. Psikologların; kimseye zarar vermeme, dürüst, adil ve saygılı davranışları birer mesleki duruş değil; karakteristik özellikleri olmalıdır.

Bu yazıda; Amerikan Psikoloji Birliği'nin (APA) Psikologların Etik İlkeleri ve Davranış Kuralları çerçevesinde, ‘iyi psikolog’ kavramı ele alınacaktır.

Yıldız Akpolat, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde aldığımız ilk sosyoloji dersinde sosyolog olabilmenin ilk şartının başka bir ülkeyi analiz edebilmekten geçtiğini söylemişti. Derin bir nefes alıp masaya oturmuş ve “Kaç kişi sosyolog olabileceğini zannediyor?” diye sormuştu. İşsizlik, Türkiye şartları gibi konular üzerinden yaptığı yorumlarla aslında ne demek istediğini o an tam olarak anlayamamıştık. Unutmamış olsam da bunu çok geç kavrayabildim. Asıl mesele üniversite bitirmek değil, gerçekten sosyolog olabilmektir. İnsan kendini tanıdıktan sonra diploma olmasa bile iş bulabileceğini, kendini tanımayan birinin ise bölüm birincisi olsa dahi iş bulamadığını hayata atılınca anlıyoruz.

APA’nın Etik Ofisi ışığında belirlenen dört genel ilke üzerinden “iyi psikolog” kavramı ele alınabilir.

Yararlılık ve Zarar Vermeme

Genel ilkeler arasında ilk sırada “Yararlılık ve Zarar Vermeme” yer alır. Bu ilke, psikologların birlikte çalıştıkları kişilere zarar vermemesi gerektiğini vurgular. Bu kişiler danışanlar olabileceği gibi meslektaşlar ya da sınıf arkadaşları da olabilir. Psikologlar, etkileşimde bulundukları bireylerin refahını gözetmelidir.

Bu noktada hem psikologlar hem de psikoloji öğrencileri olarak kendimize dönüp bakmamız gerekir: Çevremizde kötü davrandığımız insanlar var mı? Örneğin bir öğretmenin öğrenciler arasında ayrım yapması da etik ihlal kapsamına girer. Benzer şekilde, bir öğrencinin herkesin içinde aşağılanması; öğrencinin dersten soğumasına ve akademik başarısının düşmesine yol açabilir. Bu durumlar, bireye zarar veren etik ihlaller arasındadır.

Dürüstlük

Dürüstlük, bir psikolog için temel bir değerdir. Bu ilke yalnızca makale yazarken değil, günlük hayatta kullanılan dil için de geçerlidir. Birine iftira atmak, dedikodu yapmak ya da söylenti yayarak mağduriyet yaratmak meslek etiği açısından suç olarak değerlendirilmektedir. Araştırmalar, bir kişiye “kavgacı” gibi etiketler yapıştırmanın o bireyin agresifleşmesine ve çevresindekilerin önyargılı tutumlar geliştirmesine neden olduğunu göstermektedir.

Bu bulgulara rağmen, söylentiler karşısında sessiz kalıp sabırlı bir kişiyi görmezden gelerek toplumun dediklerine inanmak, bilerek karşıdakine zarar vermek anlamına gelir.

Adalet

Psikologların adaletli olması beklenir. Günümüzde çok sayıda psikoloji topluluğu olmasına rağmen, kaçının gerçekten adil bir yönetime sahip olduğu tartışmalıdır. Bir topluluğun yönetim kurulunun oylamayla seçilmesi gerekir. Sosyoloji okuduğum dönemde buna son kez tanık olmuştum. Günümüzde birçok topluluğa, yönetim anlayışları nedeniyle katılmamayı tercih ediyorum.

Adalet için mücadele etmeden önce psikoloğun kendi içsel çatışmalarını fark etmesi gerekir. Küçük bir topluluğun başkanlığını kaybetmemek uğruna adaletsiz uygulamalara göz yummak etik değildir. Her topluluk üyesi, topluluğun adaletsiz işleyişinden sorumludur. Seçimle başa gelmemiş yöneticilerden adalet beklemek zor olsa da bu tür yapılarda yer almak, uzun vadede kariyeri olumsuz etkileyebilir.

APA sitesinde yönetim kurulu başkanlığına dair oylama süreçleri açıkça görülebilmektedir. Terapi Delisi yönetim kurulu başkanlığı oylamasını kaybettiğimde, süreci oylamaya sunmam bazı kişiler tarafından “mantıksız” bulunmuştu. Ancak bir topluluğu kurmuş olmak, bana sonsuz başkanlık hakkı mı veriyordu? Asıl sorguladığım şey şuydu: 

Eleştirdiğim insanlara mı benzeyecektim, yoksa vicdanımı rahatlatacak tarafta mı duracaktım? “Hepimizin dergisi” dediğim üyelere hangi yüzle bakabilirdim?

Bazı insanların, kendilerine ait olmayan topluluklara bu denli bağlanması etik değildir. Bir topluluğa başvurup kabul edilmediğinizde, alınan kişilere bakmak gerekir: Yeterli olmadığınız için mi reddedildiniz, yoksa kimin alınacağı baştan belli miydi?

İnsan Haklarına ve Onuruna Saygı

Bu ilke, insancıl olmanın gerekliliğini vurgular. Toplum bireyleri ötekileştirse bile, psikologların bu sürecin önüne geçmesi gerektiği belirtilir. Aynı zamanda bireysel önyargıları kırmanın psikologların sorumluluğunda olduğu ifade edilir. Örneğin, terapi vermeyen bir terapist adayının “terapi veriyorum” diyerek yanlış algılar oluşturması, önyargıların pekişmesine neden olabilir.

Psikolog olmak, yalnızca mesleki alanda değil, hayatın her alanında etik ve vicdani davranmayı gerektirir. APA etik ilkeleri bunun çok daha fazlasını sunmakta ve etik sorunlara çözüm yolları önermektedir. Yukarıda yer alan dört ilkenin herkes için geçerli olması gerektiğini düşünmek doğaldır; ancak psikologlar için bu ilkelerin ihlali mesleki suç anlamına gelmektedir.

Yıldız Akpolat’ın öğrencisi olarak tekrar sormak isterim:
 “Herkes psikolog olacağını mı zannediyor?”

Kardelen

kardelen@terapidelisi.com
Genel Yayın Yönetmeni


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

TEMA AYARLARI