Biyolojik Mekanizma Olarak Karar Vermede 1. Sistem

Biyolojik Mekanizma Olarak Karar Vermede 1. Sistem

Editör: Mertcan Yılmaz

Karar verirken, doğuştan itibaren kendimizle bir gelen 1. ve 2. sistemden bahsetmiştik ancak bir de büyüdükçe deneyimlerimizden kaynaklı, çevremizden görerek öğrendiğimiz, taklit ettiğimiz yönleriyle elde ettiğimiz beyin metaforlarımızdan bahsetmek istiyorum bu yazımda. O da kısa yollar ve yanlılıklarımızdır. 

Kısa yollar, erişebilir ve ulaşılabilir olduğunda yani bir olayla ne kadar çok karşılaşır ya da bir şey hakkında ne kadar çok bilgi edinirseniz o bilgilere dair daha çok fikir yürütmeniz, daha çabuk artık otomatikleşen bir şekilde fikir yürütmeniz mümkün hale gelir. Tabii bu kısa yollara başvurmak çoğu kez bizim yanlış kararlar vermemize sebebiyet verir çünkü yanlılıklarımız aktif hale gelecektir. Bu durumda 1. sistemin baskınlığı, hızlılığı ancak 2. sistemin tembel kalışıyla kararlarımız doğru olmayacaktır. Gelin bakalım nelerin farkına varırsak, kısa yollar sebepli yanlılıklarımızın etkisini kırabiliriz. Öncelikle ‘küçük sayılar yasası’ adı altında ele alacağız. 1. sistem meydana gelmesine neden olmayan istatistiksel olgularla karşılaştığında acemi kalabilir yani şöyle düşünelim, size “doğumda ölen bebek sayısı kırsalda mı daha çoktur yoksa kentte mi?” sorusuna karşı çoğunuz kırsal kesim olacağını söyleyecektir çünkü bunun için birçok kişi birçok sebep sayacaktır. Düşününce, istatistiki olarak bakacak olursak olaya dair aşırı sonuçların küçük örneklemlerde bulunması, büyük örneklemde bulunmasına göre daha olasıdır oysa bir ilçenin nüfusunun küçük yada büyük nüfuslu olması bebek ölümünün nedeni olamazken sadece sayısal anlamda büyük ilçelere göre daha sık olmasına sebeptir ancak asıl gerçek küçük bir ilçede yani örneklemde bebek ölüm sayısının daha çok olması normalden ne yüksek ne de düşüktür. Sadece o anda aldığınız örneklem kaynaklı, tamamen tesadüfler silsilesi kaynaklıdır. Başka bir gerçek de şudur, büyük örneklem sonuçları küçük örneklemlerden daha fazla güvenli sonuçlar ortaya çıkaracaktır yani küçük örneklemler büyüklerden daha sık aşırı sonuçlar verir fikrini eğer ki zihnimizde tutarsak küçük sayıların yanlılığına kapılmadan kararlarımızı verebilecek hale geleceğiz. 

Bir diğer bakacağımız konumuz, kuşkuya karşı özgüven eğiliminde olmamızdır yani 1. sistem, doğası gereği kuşku duymaya yatkın değildir. Belirsizlikleri bastırır ve olaya dair mümkün mertebe tutarlı bağlantılar ortaya koyar. Hemen reddedilmezse mesajın çağrışımları doğruymuş gibi yayılır oysa 2. sistem aksine kuşku duyup keskinliğe karşı temkinli yaklaşımda bulunmaktadır hatta küçük sayılar yasası bile keskinliğe karşı genel bir yaygınlığımızın tezahürüdür yani aslında gördüğümüzün mantığa uygunluğunu ve tutarlılığını abartma eğilimindeyiz. Bu noktada 1. sistem, küçük küçük parçaları birleştirip zengin bir imge oluşturur. Bir diğer konu ise olayları nedenlerle birbirine bağlama eğilimindeyiz oysa bazen olaylar sadece şansa bağlı gerçekleşir. Günlük hayatımızda yaygın ve önemli bir diğer etken ‘çıpalama etkisidir’ yani sizden bilinmeyen bir nicelik tahmini istersek, belirli bir değeri dikkate alarak bunu yapma eğiliminizdir. Bu noktada karar vermenin iki mekanizması, farklı çıpalama etkisi üretmektedir. 2. sistemin çıpalaması ayarlama yaparak olur yani tahmin önce çıpa sayısından başlanır ve giderek çıpadan düşük ya da yüksek derecelere kadar değerlendirilir ve zihinsel olarak bir ayarlama yapılır ancak şu nokta önemlidir ki ayarlama süreci genelde zamanından önce bitecektir çünkü insan kararsız kaldığında durur. Mesela günlük deneyimlerimizde yüksek sesle müzik dinliyorsunuz ve alt kat komşunuzdan bir uyarı aldınız. Anında sesi kapatırsanız büyük ihtimal yetersiz ayarlama yapmış olursunuz oysa sesi rahatsız etmeyecek seviyeye kadar kısmanız ayarlama kaynaklı olur çünkü belirsizlik alanı devreye girecektir yani rahatsız etmeyecek seviyesinin belirsizliğine geldiğinizde otomatik olarak duracaksınızdır. Anlaşıldığı üzere ayarlama çaba isteyen bir iştir ve genelde insanlar zihinsel kaynakları tükendiğinde, ya bellekleri rakamlarla dolu olduğundan ya da hafif bir sarhoşluk anında 2. sistemin tembelliği sebebiyle yetersiz ayarlamanın kurbanı olursunuz. Bir diğer çıpalamada etki eden etken, 1. sistemin kontrolünde olan tetikleme etkisi ile çıpalama yapmaktır yani size nicel olarak, sayısal bir veri vererek bir soru sorduğumu düşünün. Mesela “ortalama insan ömrü 120 yıldan az mı, çok mudur?” sorusuna karşılık vereceğiniz cevapları tahmin ediyorum. Muhtemelen 120’den aşağı doğru ayarlama yaptınız çünkü bu kadar yüksek bir sayı tahmininizi etkileyerek aklınızda bir “imge, ima” oluşturdu böylece önsezinize güvenerek bir tahminde bulundunuz. Dikkat ederseniz bir ayardan bahsetmedik çünkü 1. sistem otomatik olarak devreye kısayolları, yanlılıklarınızı koydu. Karar vermenizi de etkilemiş oldu. Peki, bunu nasıl engelleriz? Günlük örneklerden biraz örnekler verelim. Mesela bir araba alacaksınız ve çeşitli araştırmalar sonucunda istediğiniz araba 300.000 lira civarında otomatik olarak gittiğiniz galeride size verilen ücreti kendi 300.000 lira çıpanızın etrafında döndürmek isteyeceksiniz hatta bir tık üstü pahalı ki o kadardan fazla paranız olsa dahi almaya yanaşmayacak bir tık altıda ucuz gelecek ve galericiyle pazarlık yapmayı bile düşünmeyeceksiniz. Bu durumdan kurtulmak için, öncelikle tek bir yönden görüşülen pazarlamalarda alıcı ve satıcı arasında halledilmesi gereken mesele genel olarak paradır ancak ne olursa olsun bu durumda ilk hamleyi yapan kazanacaktır. Bir diğer strateji, bilinçli bir şekilde “tersini düşünme” stratejisidir çünkü böylece yanlı düşünce etkisinden kurtulacaksınızdır. Bir diğer durumda aslında kısa yol bilgilerine kolayca erişebilir olmamızdır yani biri size şunu sordu diyelim ki ‘ Ayşe, 35 yaşındadır ve İstanbul da tek başına yaşayan bir kadındır. Kendisi İstanbul Üniversitesi’nde okumuştur. Okurken de çeşitli STK’lara katılmış ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı çeşitli çalışmalara katılmıştır. Buna göre ilk olarak Ayşe’nin bir bankada çalışan müdür olduğu. İkinci olarak da Ayşe’nin bir feminist ve aynı zamanda bir bankada çalışan müdür olması olasılığı seçimini sorarsam’ muhtemelen çoğunuz ikinci seçeneği seçeceksinizdir çünkü çoğunuz Ayşe’nin okurken katıldığı çalışmalar sonucu feminist biri olabilme durumunu düşüneceksinizdir. Genel olarak çoğumuzun dünya algısı bu şekilde çünkü bilgilerimizi sıkça bu yönde yeniliyor ve buna dair bir kısa yol, ön yargı oluşturuyoruz oysa bir insanın sadece banka memuru olma oranı hem feminist hem de banka memuru olma oranından daha yüksek bir olasılığa sahiptir çünkü matematik böyle işler. 

Karar verirken, bir olayla ilgili edindiğimiz bilgiler ne kadar fazla ise o kadar çok nedensel bağlantılar kurarız. Bunu yaparken de üşenmeyen, hızlı ve afacan çocuk 1. sistemimiz kendini devreye sokarak doğru ya da yanlış demeden yanlılıklarımızı, bulunabilir-erişebilir olan bilgilerimiz çerçevesinde bir seçim yapar. Yani dikkat etmek gereken noktalardan biri de şimdi ne oldu dersiniz. Bence her bildiğimiz doğru değildir yani her zaman yaşadığımız olayın bizim için her zaman doğru bir karar oluşturacağı kesin değildir. 

Sena

senanurkaraaslan81@gmail.com
Bursa Teknik Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bunları da beğenebilirsin.

TEMA AYARLARI