Şiddet Döngüsü ve Toplumsal Yansımaları

Şiddet Döngüsü ve Toplumsal Yansımaları

Editör: Nilsu Aydın

Şiddet, toplumsal düzeyde incelendiğinde bir döngü hâlinde ilerler. Küçük ve savunmasız varlıklara yönelik şiddet eylemleri zamanla büyüyerek insanlara yönelen tehlikeli bir sürecin parçası haline gelebilir. Bilimsel araştırmalar, hayvanlara yönelik şiddetin sadece bireysel bir davranış bozukluğu olmadığını, aynı zamanda ilerleyen süreçte insanlara zarar verme eğiliminin bir göstergesi olabileceğini ortaya koymaktadır. 

Şiddet Döngüsü ve Hayvanlardan İnsanlara Yönelen Tehlike

Psikolog Lenore Walker tarafından geliştirilen şiddet döngüsü modeli, bireylerin şiddet eğilimlerinin zaman içinde nasıl geliştiğini açıklar. Bu model, hayvanlara yönelik şiddetin, insanlara yönelen saldırganlık ve suç eğilimleri ile nasıl bağlantılı olduğunu göstermektedir.

Toplumda hayvanlara karşı nefretin temelinde, "dehumanization" (insan dışılaştırma) teorisi yatmaktadır. Hayvanları "değersiz" veya "zararlı" görmek, bireylerde onlara karşı empati geliştirme becerisini azaltır. Medyada ve sosyal söylemlerde hayvanlara yönelik olumsuz yaklaşımlar, bu şiddetin normalleşmesine neden olabilir. Çocukluk döneminde hayvanlara karşı şiddetin öğrenilmesi, ilerleyen yıllarda insanlara yönelik şiddet eğilimlerinin de artmasına neden olabilir.

Macdonald Üçlüsü (Macdonald Triad) olarak bilinen teoriye göre, çocuklukta hayvanlara işkence, yangın çıkarma ve gece altını ıslatma gibi davranışlar, bireylerin ilerleyen yaşlarda şiddet içerikli kişilik özellikleri geliştirmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Yapılan araştırmalar, çocuklukta hayvanlara zarar veren bireylerin yetişkinlikte daha agresif ve şiddet eğilimli olma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir. İlk aşamada bireyler genellikle savunmasız hayvanlara saldırarak güç gösterisi yapar. Bu süreçte öldürmenin getirdiği ahlaki bariyer yavaş yavaş aşılmaya başlar.

Araştırmalar, hayvanlara zarar veren bireylerin ilerleyen süreçte insanlara yönelik saldırgan eylemlerde bulunma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir. Hayvanlara zarar vermek, aile içi şiddet ve saldırgan davranışlarla doğrudan ilişkilidir. Seri katillerin geçmişine bakıldığında, Jeffrey Dahmer, Ted Bundy ve Albert DeSalvo gibi isimlerin çocukluklarında hayvanları öldürdükleri tespit edilmiştir. Hayvanlara zarar vermek, insanlara yönelik öldürme ve şiddet eylemlerinin "provası" gibi işlev görür. Bir canlıya zarar vermek alışkanlık haline geldiğinde, bireyin şiddet eğilimi giderek artar.

Şiddetin Kökleri 

Çocuklukta hayvanlara şiddet uygulayan bireylerin ilerleyen yıllarda suç işleme oranları önemli ölçüde artar. Buradan yola çıkarak, hayvanlara yönelik şiddetin sadece bireysel bir sapkınlık olmadığını, daha büyük suçlara zemin hazırlayabilecek bir davranış örüntüsü olduğunu vurgulayabiliriz. Aynı zamanda, Hayvanlara yönelik şiddet eylemleri, antisosyal kişilik bozukluğu ve psikopati gibi ciddi psikiyatrik vakalarla doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda, erken yaşlarda hayvanlara yönelik şiddet gösteren bireyler, yetişkinliklerinde insanlara karşı da saldırgan ve tehlikeli eğilimler sergileyebilirler.

Hayvanlara zarar veren bireylerin %70’inin ilerleyen yıllarda insanlara karşı suç işlerler. Bu bulgular, hayvan istismarının yalnızca hayvanlarla sınırlı kalmadığını, toplumsal şiddet ve suç oranlarının artışında kritik bir rol oynadığını göstermektedir.

Elimizdeki bütün bilimsel bulgular ışığında, hayvanlara yönelik şiddetin göz ardı edilmemesi gerektiği açıkça görülmektedir. Bu eylemler yalnızca bireysel sapmalar olarak ele alınmamalı, erken yaşta tespit edilip önlenmesi gereken ciddi bir toplumsal problem olarak değerlendirilmelidir.

Peki nasıl?

Şiddet Döngüsünü Nasıl Kırabiliriz?

Hayvanlara yönelik nefret ve şiddetin önüne geçebilmek için toplum olarak bilinçlenmemiz ve bu şiddeti durdurmak için harekete geçmemiz gerekiyor. Okullarda hayvan sevgisi ve empati eğitiminin verilmesi, çocukların şiddet eğilimi geliştirmesini önleyebilir. Hayvanlara zarar veren kişilere ağır cezaların uygulanması, bu tür suçların önlenmesine katkıda bulunur. Hayvanlara şiddet uygulayan bireylerin psikolojik destek alması ve gerektiğinde terapi sürecine yönlendirilmesi önemlidir. Medya ve sosyal platformlarda, hayvanlara yönelik nefret söylemlerine karşı toplumsal bir duruş sergilenmelidir.

Şiddet Durmaz, Büyür!

Hayvanlara yönelik şiddet, yalnızca bir hayvanın canına mal olan bir durum değil, toplumumuzda şiddetin normalleşmesine ve daha büyük suçların işlenmesine neden olan bir süreçtir. Küçük bir çocuğun bir kediyi tekmelemesi, belki de ilerleyen yıllarda bir insanın canına kıyacak bir sürecin başlangıcı olabilir. Bu yüzden, hayvanlara karşı işlenen suçları "basit vakalar" olarak görmemeli, aksine bu şiddetin durdurulması için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Şiddet bir virüs gibidir: Küçük bir odak noktasından yayılmaya başlar ve eğer durdurulmazsa, toplumu yavaş yavaş zehirler. Hayvanlara yönelik nefret ve şiddeti önlemek, sadece hayvanları değil, insanları da korumak anlamına gelir.

Nazan

psknazanyufka@gmail.com
Ufuk Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

TEMA AYARLARI