Uyumu Etkileyen ''Atipik Depresyon''

Uyumu Etkileyen ''Atipik Depresyon''

Depresyon, en yaygın psikiyatrik bozukluklardan biridir ve kelime anlamı Latince "depressus"tan, yani "bastırmak" ve "çökmek"ten gelir. İşlevsel ve yaşamsal aktivitede azalma, kişide kederli bir duygu hali, umutsuzluk, kendini boşlukta hissetme, çökkün duygudurumu (yani "disfori"), olağan etkinliklerden ve zevk veren durumlardan artık eskisi gibi keyif alamama ve bunlara karşı ilginin kaybolması gibi belirtilerle kendini gösterir (Helvacı Çelik & Hocaoğlu, 2016, s.52). Mental ve fiziksel olarak enerji azlığı mevcuttur; bunun yanı sıra, kişide belirgin bir bilişsel yavaşlama da bulunmaktadır. Ancak, olumsuz yaşam olaylarına karşı yaygın olarak verilen bu tepkileri her zaman depresyonla ilişkilendirmek doğru değildir. Depresyon tanısının konulabilmesi için bu tür belirtilerin sürekliliği ve kişinin yaşamsal işlevselliğini bozacak düzeyde yoğun olması gereklidir. Ayrıca, depresyonun tanısı zor olup klinik olarak farklı birkaç alt tipi bulunmaktadır (Helvacı Çelik & Hocaoğlu, 2016, s.51). "Atipik Depresyon" bu alt tanılardan biridir.

İlk kez West ve Dally tarafından 1959 yılında tanımlanan "Atipik Depresyon", diğer adıyla "Gülümseyen Depresyon", DSM-IV-TR’de majör depresyon bozukluğunun bir belirteci olarak tanımlanmış ve diğer depresif bozuklukların aksine kişinin dış etkilere karşı duyarlılığının devam ederek artmasıyla karakterize olmuştur. Kişi, hayatında yaşadığı moral bozukluğunu ve keyifsizliği her zaman dışarı yansıtmadığı gibi, düşük bir ruh halinde de sabit kalmaz. Mutlu haberlere ve neşeli olaylara olumlu ve büyük tepkiler verebilir. Bu sebeple, bozukluğun kaynağına kolayca inilemez ve tanının konulması gecikir. Majör Depresif Bozukluğu olan hastalarda atipik özellikler en yaygın olanlardır ve bu oran %28-38 arasında değişiklik göstermektedir. Diğer tipteki depresyonlara nazaran atipik depresyonun daha erken yaşlarda (16-17) başladığı görülmüştür. Hastalığın görülme olasılığının kadınlarda erkeklere oranla 5 kat daha fazla olduğu Zürih alan çalışmasıyla ortaya konmuştur (Aydemir, 2004, s.50). Hastalık süresinin daha uzun olmasının yanı sıra, daha sık nüks edip kronikleştiği ve anksiyete bozuklukları ile yüksek komorbiditeye sahip olduğu saptanmıştır. Atak sıklığı, ruhsal tedavi arayışı ve antidepresan kullanımı da atipik depresyonlu hastalarda sıkça rastlanan durumlardır.

TANI

Atipik depresyon tanısı koymak için zorunlu ölçüt olan "duygudurumda tepkisellik" DSM-5 sınırları içerisinde de belirtilmiştir ve kişinin çevresel durumlara karşı duyarlı ve hassas tepkiler vermesiyle karakterizedir. Güzel bir olay olduğunda kişi mutluluk tepkisi verebilir ve keyif alabilir. Bu sayede depresif duygulanım azalır ve eğer çevre koşulları elverişliyse uzun bir zaman diliminde bile bu duygudurum normal seyrinde kalabilir. Atipik depresyonda bu özellik, tanı koymak için gereklidir (Koyuncu, Binbay, Ertekin & Sağır, 2013, s.280). Atipik depresyonun önemli belirtilerinden biri, depresyonda görülen vejetatif semptomların tam tersine dönmesidir. Yani uyku ve iştahta artışa ek olarak kilo alımı da gözlenir (Aydemir, 2004, s.50). Ayrıca, depresyon hastalarının %90'ı insomnia yaşarken, %6-36 oranında bildirilen hipersomnia’ya en çok atipik depresyon hastalarında rastlanmaktadır (Helvacı Çelik & Hocaoğlu, 2016, s.54).

Bireyde düşüncenin ve fiziksel hareketlerin yavaşlamasına neden olan psikomotor gerilik(retardasyon) ve hastanın kol ve bacaklarında gün aşırı yoğun bir ağırlık hissine neden olan ‘kurşun tipi paralizi’ de önemli semptomlar olarak karşımıza çıkar. AD’nin bir başka göstergesi ise reddedilme duyarlılığıdır. Bu durum bireyin reddedilme beklentisi, algısı ve buna aşırı tepki verme eğilimiyle karakterizedir. Kişinin sosyal ve psikolojik uyumunu etkileyen bu sorun genellikle çocuklukta başlar, yetişkinlikte de devam eder. Depresyona bağlı olarak şiddeti değişmekle beraber kişinin mesleki ve sosyal işlevselliğinde bozulmalara neden olabilir ve sık ayrılıklarla, sorunlu ilişki dinamikleriyle kendini gösterebilir. Reddedilme korkusu kişilerde kaçınma davranışlarını tetikleyebildiği gibi alkol, madde kullanımını arttırabilir. Tüm bunlara paralel olarak atipik depresyon sosyal fobi, çekingen kişilik bozukluğu ve ayrılma anksiyetesi ile eştanılıdır ve beraber görülme olasılıkları yüksektir.(Koyuncu, Binbay, Ertekin & Sağır, 2013, s.282)

TEDAVİ

Antidepresanlar atipik depresyonun tedavisinde akla gelen ilk ilaçlardır. Monoamin oksidaz inhibitörleri(MAOI) tedavide sıkça kullanılmaktadır. SNRİ ve SDRİ grubu antidepresanlar da süreçte epey etkilidirler. Yeni nesil ilaçlar olan venlafaksin, duloksetin, bupropiyon, buspiron ve agomelatin, tedavi için sıkça reçete edilmektedirler. Fakat iyileşmenin ilk ve en etkili adımı doğru tanının konulmasında yatar. AD'nin geç fark edildiği ve hatta çoğu zaman farkında bile olunmadığı durumlarda iyileşme süreci fazlasıyla sekteye uğrar. Bu sebeple kişi kendi belirtilerinin farkında olmalı ve psikolog eşliğinde tedavisini sürdürmelidir. 

KAYNAKÇA 

Helvacı Çelik, F., & Hocaoğlu, Ç. (2016). ‘Major Depresif Bozukluk’ Tanımı, Etyolojisi ve Epidemiyolojisi: Bir Gözden Geçirme. Journal of Contemporary Medicine, 6(1), 51-66. https://doi.org/10.03180

Aydemir, Ö. (2004). Atipik depresyon. Turkish Journal of Clinical Psychiatry, 7(2), 49-53. https://jag.journalagent.com/kpd/pdfs/KPD_7_60_49_53.pdf

Koyuncu, A., Binbay, Z., Ertekin, E., & Sağır, S. (2013). Atipik depresyon [Atypical depression]. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry, 5(3), 276-289. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/115040 

Beyzanur

beyzanursurer379@gmail.com
Uludağ Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

TEMA AYARLARI