Yazar: Emine Göllü
MÖ 5. yüzyılda Hipocrates, beynin düşünce ve davranışın organı olduğunu ileri sürdü. Bu merak, araştırmaların devamlılığını sağladı ve beynin vücudun yöneticisi olduğu ortaya çıktı.
Peki beyin bu yönetimi tek başına mı üstlenmişti, yoksa diğer organlar ile bu yönetimi paylaşıyor muydu? 1876 yılında Leopold Auerbach tarafından yapılan araştırmada, bağırsaklarımızın beynimizle yakından ilişkili olduğu ve ruh sağlığı için oldukça önemli bir role sahip olduğu saptandı. Haydi gelin bu ilişkiyi yakından inceleyelim!
Bağırsaklarımız milyonlarca iyi ve kötü huylu organizmadan oluşur. Bu organizmaların tümüne “Mikrobiyota” denir. Görevi ise beyin-bağırsak ilişkisini kurmaktır. Bu ilişkinin güçlü ve sağlıklı olabilmesinin öncülerinden biriyse mikrobiyotanın sağlığıdır. Bu sağlıklı olabilme hali, hem genetik faktörlerden hem de beslenmeden etkilenir.
Örneğin, otizmin disleksi ve alerji ile ortak bağlarının olduğu tespit edilmiştir. Bu hastalıklardan birinin diğerlerinden en az ikisine sahip olanların oranının sahip olmayanlara göre daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Bu hastalıkların bağırsak sağlığı ile yakinen ilişkili olduğu düşünülmektedir. Nitekim doğru bir diyet ile hastalıkların etkisi, gözle görülür ölçüde azalmıştır.
Zihinsel Sorunlar ve Beyin İşlev Bozukluğu
Erken dönem travmaları, ebeveyn stresi, çocuk yaşta yaşanan travmalar, enfeksiyonlar ve antibiyotik kullanımı gibi etkenler; mikrobiyota büyümesini etkilediği gibi beynin zihinsel gelişimini de engeller. Bu da bitkin, sosyalleşmekten kaçınan, iştahı az, enfekte bireylerin oluşmasına sebep olur.
Mikrobiyota, bakteriler ile ilk kez fetüs evresinde karşılaşır. Bu da fetüsün fizyolojik ve psikolojik sağlığını etkiler. İnsan yaşlandıkça ve yedikleri değiştikçe mikrobiyota da değişir. Eğer dost bakteriler yani probiyotikler dengeli ise bağırsaklarımızın sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz.
Bu sağlıklı olma halinin psikolojik açıdan oldukça önemli olduğunu söylemek gerekir. Çünkü bağırsak ve mikrobiyota, bilişsel süreçler, özellikle de hafıza ve öğrenme kapasitesi ile yakından bağlantılıdır. Beynin ve zekanın nasıl geliştiğini ve olgunlaştığını etkiler. Johnson ve Foster tarafından yapılan araştırmada; kişilik farklılıklarının (örneğin samimiyet ve nevrotiklik) bağırsakların yapısı ve çeşitliliği ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Bu ilişkiyi destekleyen bir başka çalışma ise majör depresyona sahip bireylerde yapılmış; bozulmuş mikrobiyal dengenin yeniden sağlanması ile stres faktörünün ve depresif etkinin düşmesi arasında korelasyonel bir ilişki bulunmuştur.
Bağırsak Florası Eş Seçimini Etkiliyor!
Sinekler üzerinde yapılan bir çalışmada, sineklerin eş seçimini kendi bağırsak florasına benzer olanlarla yaptığı ortaya çıkmıştır. Bu benzerliği sınamak için ise bir başka çalışma yapılmış; farelerden girişken ve korkusuz olanlarının dışkısı, ürkek ve pasif farelere nakledilmiş. Nakil olan farelerin bir süre sonra donör farelere benzemeye başladığı ortaya çıkmış. Bu benzerlik sadece kişilik özellikleriyle kalmamış, fiziksel özelliklerinin de onlara benzemeye başladığı görülmüştür.
Seratoninin %95’i Bağırsaktan Salgılanıyor
Bağırsak dengemizin bu kadar etkin rol oynamasının nedeni, ruh halini etkileyen bazı hormonların bağırsaktan salgılanmasıdır. Mutluluk hormonu olarak bildiğimiz serotoninin %95’i bağırsaktan salgılanır. Geriye kalan %5’lik hormon ise beyinden salgılanır. Bu nedenle bilim insanları, depresyonun nedeninin kötü bağırsak sağlığı nedeniyle olma ihtimali üzerine araştırmalarını sürdürüyor.
Kötü bağırsak sağlığının hem fizyolojik hem de psikolojik en yaygın örneği: Huzursuz Bağırsak Sendromu (İBS)
İBS, bağırsak işlevini etkileyen bir sindirim bozukluğudur. İlk durumda sadece fizyolojik bir hastalık zannedilirken bulunan son veriler psikolojik etmenlerin etkisinin de yoğun olduğunu gösteriyor. İşte İBS belirtileri:
Fizyolojik Etkiler:
- Karın Ağrısı ve Kramp
- Şişkinlik ve Gaz
- İshal ve Kabızlık
- Bağırsak Hareketlerinde Değişiklikler
Psikolojik Etkiler:
- Stres
- Anksiyete
- Depresyon
- Sosyal Geri Çekilme
Sağlıklı Kalmak İçin Neler Yapılmalı?
- Probiyotik açısından zengin ürünler tüketmek; turşu, yoğurt ve fermente edilmiş peynir gibi. Unutmayın:
Peynir = probiyotik = serotonin = mutluluk - Şeker ve undan uzak durmak
- Lifli besinler tüketmek
- Stres Yönetimi; stresi tamamen elimine etmek mümkün değil. Ancak stresi yönetebilmek hastalıkları en az hasarla atlatmayı sağlayabilir.
- Sevdiklerinizle vakit geçirmek; zannediyoruz ki, en yakınlarınızla geçireceğiniz keyifli zamanların iyi gelmeyeceği çok az şey vardır.
Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?