Remzi Karabulut: Magnorm

Remzi Karabulut: Magnorm

Magnorm içerisinde 30 efervesan tablet, silikayelli kapakla kapatılmış,  polipropilen tüpte ambalajlanmıştır. Pomza taşından yaptığın Swallow’u Mal  Müdürlüğü’nün önüne dikti. Meditatif soyutlamalarla sabahı buluşmaları.  Çoğu zaman durup beklemek gerek. Dünyanın geçmesini, gürültünün  dinmesini. Etkin madde. Bu ilaç kişisel olarak sizin için reçete edilmiştir,  başkalarına vermeyiniz. Konkov papolu kadınlara gülüyorlardı. Agorafobinin  korkulu uzamı. Bikonveks gidişat. Dipsiz endojen. İlişkinin trisiklik halkaları  kopuyor. Bazı şeylerden sonra asla eskisi gibi olmaz. Sadece devam edersin.  Antogonist karakter. Protogonist başkahramanımız. Fazla bastırma belimin  çukuru ağrıyor, diye inliyor. Yönetmen öfkeli. Bu dizi en çok Letonya’da  izleniyormuş. O halde uydurmaya devam. Ağrıların çoğu mekanik kaynaklıdır  ve bu durum da omurgayı oluşturan yapıların aşırı kullanımı, zorlanması ya da  deformasyonu sonucu oluşmaktadır. Eskiden beri en büyük hayalim, bir futbol  takımı kadar çocuk yapmaktı, dedi. Dibim gelmiş, dedi sonra oyuncu. Bu  bölüm bitmeden saçlarını boyatamazsın, dedi yönetmen de. Close up shot bitti  oysa. Grafenberg noktasında huzursuzluk. Labium minörlerde keskin ağrı.  Fallop intihar tüpleri. El insaf. Dizinin çekimine azıcık ara.  

0  

Her şey çok hızlıydı ve siz hep gerilerde kalıyordunuz. Anti-stres, anti bakteriyel, radyasyon önleyici, koku savar, enerji veren, serin tutan, leke  tutmayan, ütü istemeyen, zayıf gösteren, kalça kaldıran giysiler üretiliyor artık.  Dış üretral sfinkterlerde kontrolsüzlük. Enürezis diurna. Başka ülkelerden  sperm tedarik eden firma gümrüğe takıldı bu kez. Beklenmiyordu bu. Teşhis:  İnfertilite. Genelleştirilmiş korku bozukluğuna maruz kalan insanlar günlük  olaylar ve sorunlarla ilgili olarak sürekli kaygı içinde ve gerilim altında olma  duygusuyla acı çekerler. Zehirli ornitorenk. Ve belki de denizanası. Yılan.  Çıyan. Kara taipani. Cheval Blanc taşıyordu koynunda. Denizle ormanın  buluştuğu bir yer aradık. Bulduğumuzda boşalmıştı artık şarap şişesi.  Karavanamızın içi baharat, muz, meşe ve kakao kokuyordu. Uyuduk. Kalktık.  Tekrar uyuduk. Gidelim, dedi. Yine gittik. Herkese yalan söyleyen belediye  başkanı önümüzdeki seçimlerde yine aday olduğunu açıkladı. Billboadlarda  sırıtan sevimsiz yüzü. Yapay el hareketi. Çaçaron kadınlar tükürecek yüzüne.  Tanrı’nın kanunlarından dem vurmak da para etmeyecek artık. İhtiyacımız  olan o ulu hipotez. Durup yine hesap yapıyor William James Sidis. Notların  bittiyse gidelim, diyor smart women. Haberler altı büyük kentin depremde  yerle bir olduğunu söylüyor. Hayata dair bütün planlar iptal şimdilik.  

o

Biliyorum yazdıklarım da benimle beraber yok olup gidecek, dedin. Ama yine  de İyonlu Anaksimandros’ta olduğu gibi sadece bir cümle kalsın isterim.  Sadece bir cümle. Üçüncü kişi soruyor: Peki bu ne olsun? Cevap gecikmiyor:  Başka yere gidelim. Art arda beklenmedik bir öksürük. Avucunda kırmızı  hematemesis. Bir türlü renklenemeyen o büyük pontane. Nötral betik. Sürekli  karalama eylemi. Hiçbir yere varılamayan. Sebil dondurma yüzünden kavga  eden çocukları ayırıyorsun. Sonunda sen de kavgaya katılıyorsun. Burnumun  acısı ile limonlu dondurmanın tadı birbirine karışıyor. Gün kısa, gece uzun.  Kars uzak, Kancık Barajı yakın. Gel kendine büyük bir iyilik yap. At elindeki  hafıza defterini ateşe. O yanmaya dururken sen git uyu bir güzel. Öncesinde  kırmızı Zinfandel. Başka türlü dinmeyecek kafanın içindeki kıyamet uğultusu  İşte bak ışıkları kentin. Kök salmaktan korkan düşünce parçaları. Bütün  kentler ölüdür ve birbirlerine benzer Emma. Bense arada yitirilmiş bir çuval  çürük et. Anlayacağın ben ne köylüyüm ne kentli. Ormanlar bile almıyor  başkasının olan şu ellerimi, parmaklarımı. İflas eden tanrıların kahkahaları  duyuluyor Namrun Kalesi’nden. Sarkıt sarkıt odalardan geçiyorum.  Çocukluğumun kilim dokuyan yazmalı kadınlarını anımsıyorum şimdi.  Ardından Miro’yu, Kandinsky’yi, Neruda’yı, Ahmed Arif’i. İşte o zaman yine  zabıta çıka geldi. Bir ayranımı içti ve yine para vermeden çekip gitti. Yanlış bir  zabıta kentlerin yüzkarasıdır Emma. Sigaramı yaktıktan sonra Zippo’yu  söndürmeden Akdeniz’de sektiriyorum. Suya batana kadar vazgeçmiyor  ateşinden. Tesla’ya hainlik yapanlar da öldü. Gidelim. Buralardan da gidelim  Emma. 

Pelin

peliiiyn@outlook.com
Editör, Ege Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bunları da beğenebilirsin.

TEMA AYARLARI