Bin Sekiz Yüz Seksen Bir

Bin Sekiz Yüz Seksen Bir

Bin Sekiz Yüz Seksen Bir

Hepimiz için bir dönüm noktası olan büyük şahsiyet, ulu önder. Vatanına yürekten bağlı, memleket  sevdalısı, ömrünü mücadelelerle geçirmiş bir çift mavi göz. Saçları güneşten parlak... 

Ailesinin biricik Mustafa'sı. Matematik öğretmeninin Mustafa Kemal'i.  

Biz asil Türk milletinin Atası, Mustafa Kemal Atatürk. Uğruna, mavi gözlerinin uğruna nice yollar  katedeceğimiz önderimiz, milli liderimiz: Atatürkümüz. 

1881 yılında Selanik'te dünyaya gözünü açan bu güzel bebeğin bir milletin varoluş mücadelesine  önderlik edeceği kimin aklına gelirdi ki? Hiç kimsenin... Kim düşünebilirdi yedi düvele meydan okuyan  bu yüce milletin Atası olacağını?  

Atamızın hayat hikâyesine bir göz atalım; 

"1881'de doğdu, 6 yaşında annesinin isteği üzerine dini eğitim veren mahalle mektebine başladı fakat  babası küçük Mustafa'nın daha modern eğitim veren Şemsi Efendi İlkokuluna gitmesini istiyordu.  Mahalle mektebine bir yıl kadar giden Mustafa daha sonra babasının istediği okula yazıldı. Orada ilkokul  eğitimine devam etti. Bu süreç içerisinde babasını kaybetti. Eğitimini kısa bir süreliğine yarım bırakarak  Selânik yakınlarında bulunan Lankaza'ya, halasının çiftliğine yerleşti annesi ve iki kardeşiyle birlikte.  Eğitimini yarım bırakmak zorunda kalmıştı ama yılmadı halasının yanında öğrenimine devam etti. Daha  sonra Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne başladı ama o dönemde Askerî Rüştiye'ye giden komşu çocuğunun  üniformasına özenmeye başladı, asker olmak istedi. 1894 yılında Mülkiye Rüştiyesinden ayrılarak,  Selânik Askerî Rüştiyesi'ne kaydoldu, okulunu çok sevdi. 1896'da Manastır Askerî İdadisi'ne girdi. Burada okuduğu dönemde Osmanlı Devleti'nin en çetin savaşlarından birisi olan 1897 Osmanlı-Yunan  savaşı yaşandı. Gönüllü olarak cepheye gitti fakat yaşı yetmediği için tekrar okuluna gönderildi. 1899  yılında İstanbul Harp Okulu'na başladı, 1902'de teğmen rütbesi ile mezun oldu buradan da son olarak  İstanbul Harp Akademisi'ne başladı, 1905 senesinde kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olup göreve başladı.  Mustafa Kemal'in eğitim hayatını sürdürdüğü dönem istibdat dönemiydi ve yönetime karşı olan  düşünceleri şüphe çekti, birkaç gün İstanbul'da tutuklu kaldı. Aynı yıl ilk görev yeri olan Şam'a kurmay  yüzbaşı rütbesiyle atandı ve tarih sahnesine adım attı. Burada düşüncelerini paylaşmak için uygun  ortamın olmadığını fark etti ve Selânik'e geri dönüp kendisi gibi reformist subaylarla Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu. 1911 yılında İtalyan işgâline uğrayan Trablusgarp'a gitti savunma hattı kurdu ve  başarılı oldu. 1915 yılında Çanakkale'ye geldi. Kendisinin kurduğu 19. Tümen komutanlığında göreve  gelen Mustafa Kemal, Arıburnu'nda ANZAK askerlerinin ilerleyişini durdurdu. Aynı yılın ağustos ayında,  Çanakkale'de Anafartalar Grubu komutanı olarak İngiliz güçlerini durdurdu. Anafartalar kahramanı oldu. 1916'da Kafkas cephesine gitti Rus işgâli altında olan Muş ve Bitlis şehirlerimizi düşman işgâlinden  kurtardı. -ömrü böylesine dolu geçen Mustafa Kemal bu görevleri yerine getirip tekrar İstanbul'a  döndüğünde sadece 38 yaşındaydı. Tarihte kaç insan 38 yılını bu şekilde geçirmiş olabilir ki?- 

15 Mayıs 1919’da bir haber geldi. Ve güzel İzmir Yunan işgâline uğradı. Yunan’a ilk kurşunu  Gazeteci Hasan Tahsin sıktı ve aynı anda vücuduna isabet eden kurşunlarla şehit oldu. 16 Mayıs'ta  İstanbul'dan Samsun'a isyanları bastırmak, Mondros Mütârekesi gereği halkı silahsızlandırmak için yola çıktı ve o kutlu günde, 19 Mayıs 1919 sabahında Samsun'a ayak bastı. 9. Ordu Müfettişi olarak geldiği  bu şehirde isyanları bölgede yaşayan Rum halkının çıkardığı, Türk halkının kendisini savunduğunu rapor  olarak İstanbul'a belirten Mustafa Kemal, İtilâf Kuvvetlerinin hoşuna gitmeyen bir hamle yapmış oldu.  Buradan Samsun'un ilçesi olan Havza'ya geçti ve bir genelge yayınladı. Bu genelgeye göre asıl amaç  memlekette milli bilinci uyandırmak, halkın isyanlara karşı tepki göstermesini sağlamaktı. Yaklaşık bir ay sonra Amasya'da da genelge yayınlayıp Türk Milli Mücadelesinin gerekçesini, yöntemini belirledi ve  meşhur sözünü söyledi: 

"Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır."  

Bu genelgede Anadolunun her vilayetinde halkın güvenini kazanmış üçer kişinin Sivas'a, kongreye  gelmesini istedi. Amasya'dan sonra Sivas'a geçerek kongre düzenlenecekti ama bu süre zarfında doğuda Ermenilere karşı mücadele veren Kâzım Karabekir Paşa ve halk tarafından Erzurum'da bir kongre düzenlemesi rica edildi. Bu istek Mustafa Kemal açısından riskliydi çünkü hakkında yakalama kararı  çıkarılmış bulunduğu yerde tutuklanması istenmişti. Bunun üzerine istifa eden Mustafa Kemal  Erzurum'a sivil olarak gitmiştir. Erzurum'da tutuklanıp oradan İstanbul'a gönderileceğini düşünürken  bulunduğu eve Kazım Karabekir Paşa gelmiş ve tarihe geçecek o müthiş sözünü söylemişti: 

"Ben ve kolordum emrinizdeyiz paşam!"  

Diyerek Mustafa Kemal'i asker selamı ile karşıladı ve Erzurum Kongresi yapıldı. Bu kongrede manda ve  himaye ilk kez kesin olarak reddedildi. Temsil heyeti seçildi. Daha sonra Sivas'ta kongre yapıldı, manda  ve himaye yine kesin olarak reddedildi. Temsil heyeti buradan yola çıktı ve Anadolu'nun kalbinde,  Ankara'da Büyük Millet Meclisi kuruldu. Böylelikle Türk Kurtuluş Savaşı Ankara'dan yönetildi ve Lozan'a  gidecek süreç başlamış oldu." 

39 yaşında böylesine zor olaylar yaşamak, bu olayların büyük bir çoğunluğunu komuta etmek, savaş  devam ederken dahi ulusunun nasıl cehaletten kurtarabileceği üzerine düşünmek, kadını el üstünde  tutmayı bu millete anlatmak... İşte Mustafa Kemal'i diğer komutanlardan ayıran özellikler bunlardır.  Tarihte hangi komutan varoluş mücadelesi verirken Maarif Kongresi düzenlemiştir ki? İşte, maksat  sadece savaşmak değildi yeni Cumhuriyeti, yeni sosyeteyi kurmaktı maksat... Öyle de oldu. Cumhuriyet devrimleri Anadolu halkını diğer muasır medeniyetlerle yarışabilecek seviyelere getirmeyi amaçladı ve başardı. Bizler ise yoktan var ettiğimiz bu toprakları koruyup yüceltmek için tüm bu yaşananları bilerek hareket etmeliyiz. Gelecek kuşaklara Atatürk'ü en güzel hâliyle anlatmak mecburiyetindeyiz. Eğer bunu yapmazsak bir ülkenin kurucu liderine yapılabilecek en büyük saygısızlığı yapmış oluruz. Bu saygısızlığın  en büyük bedelini de yine kendimiz öderiz. Çünkü; 

tarihini bilmeyen topluluklar geleceklerini sağlam temeller üzerine oturtamazlar. 

Tarih tekerrür edebilir. Biz ise yaşanılan olaylardan ders alarak onları tarihin arka odalarına gömmeliyiz.  Bu dersi alırken de yaşanılan olayların dönemini dikkate almalı asla ve asla günümüz şartlarına göre  değerlendirmemeliyiz. Büyüklerimizin yaşadıkları dönemin sıkıntılarını iyi analiz etmeli, olayları ona  göre tartışmalıyız. Mustafa Kemal Atatürk'ün deyimiyle; 

Tarihi yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyecek hakikatler insanı şaşırtacak bir hâl alır. 

23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra süregelen zamanda en çetin çatışmalar Batı  cephesinde yaşandı. Yunan'a, İngiliz'e kısaca tüm Emperyalist güçlere karşı verilen bu mücadeleler bizim lehimize gelişti ve 9 Eylül 1922 sabahı Türk Ordusu İzmir'e girdi. Böylelikle Anadolu'nun batısı da  düşman işgalinden kurtarılmış vatan topraklarına dahil oldu. 12 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkesi ile  sağlanan sulh ortamı 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile kalıcı oldu. Aynı  yılın 28 Ekim akşamında Çankaya Köşkü'nde arkadaşlarıyla sohbet eden Atatürk, meşhur sözünü  söyleyerek 600 yıllık monarşi yönetiminin son bulacağını dünyaya haykırmıştı. 

Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz! 

Cumhuriyet ilan edilmiş, modern devrimler gerçekleştirilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti çağına yaraşır bir  devlet olma ülküsünde emin adımlar atmıştı.  

Fakat bir kasım sabahında Türk milleti kurtarıcısını kaybetmenin yasıyla uyanmış, tüm ülkenin üzerine  kara bulutlar çökmüştü. 

10 Kasım sabahında Dolmabahçe'de mavi gözlerini son kez kapatan Atatürk bizden ayrıldı... Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır demişti. Doğruydu, sadece vücudu toprak olmuştu. Fikirleri,  ilkeleri her zaman bizim yanı başımızda oldu.  

Işığıyla aydınlattığı Türk milletinin gençleri olarak bir kez daha diyoruz ki; 

Biz Atatürk gençleriyiz. 

Sesimiz onun sesi...

Modern Türkiye Cumhuriyetini kurmak için bu denli mücadeleler veren Atatürk ve kahraman  atalarımızı saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. 

Sen rahat uyu Atam. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır ve onu Türk gençliği yaşatacaktır.

Ahmet

eahmetengin17@gmail.com
Onsekiz Mart Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bunları da beğenebilirsin.

TEMA AYARLARI