Karl Marx Yaşasaydı

Karl Marx Yaşasaydı

5 Mayıs 1818’de hayata gelip mezar taşına ‘Bütün ülkelerin işçileri, birleşin.’ yazan Karl Marx, 14 Mart 1883 tarihinde hayata veda etmeseydi bugün 204 yaşında olacaktı. Marx aramızda olsaydı toplumu nasıl ele alınabileceğini öğretilerinden yola çıkarak görebiliriz.

Marx, sosyalizm için yapılan mücadelede yer aldığı süre içerisinde geliştirmiş olduğu Marksizmi, yeni bir boyut olarak topluma sunup işçilerin birleşmesi gerektiğini vurgulamıştı. Friedrich Engels ile birlikte yazdığı başlıca ‘Das Kapital’ ve ‘Komünist Manifesto’ olmak üzere tüm eserlerinin yayımlandıkları günden beri doğruluğu tartışılırken hemfikir olup tartışmadan kabul ettiğimiz bir kuram yer almaktadır: Yabancılaşma. Aslında Marx’ın düşünceleri içerisinde bu kavram ‘Emeğin Yabancılaşması’ olsa da teorisini genişletip içinde bulunulan her duruma dahil edebiliriz. Marx’ın öğretilerinden de yola çıkarak diyebiliriz ki: Peki bu toplumda nasıl yabancılaşmadan yaşarken kendimizi gerçekleştirebiliriz?

Kişinin arz talep dengesini kurması gerekir; dolayısıyla kişi bir şeye ihtiyaç duyduğu sürece istekleri artmaya başlar, istek ve arzuların durması için ihtiyaçların da durması gerekir. İhtiyaçlar durdurulamaz bir gerçektir fakat ihtiyaca bakış açısının da değişmesiyle birlikte ihtiyaçlar da değişebilir. Örneğin, kişinin içinde bulunduğumuz sanal dönemde hem cep telefona hem de bilgisayara ihtiyacının olması olağandır. Fakat aynı kişi cep telefonundan da bilgisayardaki işlerini halletmeye odaklandığı zaman bilgisayara olan ihtiyacı ortadan kalkmış hale gelir. Bu durum ihtiyaç sandığımız çoğu şeyin aslında bir imrenme yahut özenme olduğunu gösterir.Bunları minimuma indirmek için yapılması gereken şey ise ihtiyaçların ya da isteklerin bakış açısıyla birlikte değiştirilmesidir.

İşçi olup toplumdan soyutlanmak yerine yeteri kadar iş gösterip gerekli ihtiyaçları karşılayarak yaşamanın önemini vurgulayan kavram teorisine göre, Marx’ın da fazlaca üretmesi akılda makineleştiğini gösteriyor muydu?

Bir hiyerarşinin içerisinde yer alan kişi, hiyerarşinin olması gerektiğini ve doğru olanın da bu düzen olduğunu düşünür. Fakat sistem hiyerarşisinin üst kattakiler tarafından yönetilmesi, alt katlarda olanlar için bir düzenleme yapılmasını nadir kılar hatta diyebiliriz ki bu düzenlemelerin doğru yapılması da olanaksızdır. Kişi bu sistemden bağımsız bir şekilde yaşayamaz fakat sistemi düzeltmek adına veya kendini gerçekleştirmek adına sistemde olabildiğince az yer alıp kendine odaklanmalıdır.

Kısacası Karl Marx yaşasaydı tüm işçilerin toplanıp bir bütünlük olarak sistemi ele geçirmesini dolayısıyla gücün işçi sınıfında olması gerektiğini savunurdu (tıpkı yaşadığı zamanda yaptığı gibi). Bugün işçi sınıfı diyebileceğimiz alt statüye sahip kişiler sosyal medyada örgütlenerek benzerini yapmakta, fakat Karl Marx yaşasaydı; Sosyal medyada yoğun olan örgütlenmenin topluma girince azalması durumundan yakınacağını söyleyebiliriz.

Kişi, toplumdan bağımsız kalmayarak sürekli olarak üreten bireye dönüştükçe kendine yabancılaşmaya başlar ki bu Marx’ın tabirince ‘makineleşmek’ tir. Kendisiyle hiç tanışmamış insanların da var olduğunu bilmeliyiz. Sürekli üretim ve tüketim kişinin kendi zevkleri doğrultusunda bir hayat sürdürememesine yol açar.

Kişinin kendine yabancılaşması sonucu ortaya çıkabilecek durumlardan en önemlisi olarak gördüğüm şey, duyguyu yaşama şeklidir. Sevdiği birinin ölmesi üzerine kişinin vereceği tepkinin toplum olarak feryat figan etmek olduğunu düşünmek aslında kişinin ölümü nasıl karşılayacağını baskılamak, yönetmektir. Oysa kişi, ölümü üzülerek karşılamak zorunda değil, Albert Camus’un ‘Yabancı’ adlı eserinde görülen yabancılaşmayı aslında kişinin kendini bulması olarak yorumlayabiliriz çünkü bir olay kişilere aynı şekilde tesir etmez; dolayısıyla kişilerden aynı tepki de beklenemez. Olaylara bakış açısı farklı olan kişilerin toplum kuralları başlığı altında aynı tepkiler vermesini beklemek kişiyi kendine yabancı hale getirebilir ve bunun sonucu olarak kişi vereceği gerçek tepkisini bilemeyecek hale gelebilir.Kişileri bir kalıba sokmaya çalışmak kalıbın doğru olduğunu göstermez. Karl Marx yaşasaydı muhtemelen birlik olmanın son derece basit hale geldiği bu devirde hepimizin aptal ve aciz insanlar olduğunu düşünürdü, belki de sorgulatıp baş kaldırmaktan daha çok sisteme uymanın bizi ne kadar da makineleştirdiğini ve ardından bunu da kabul etmemizi görürdü. 

Kardelen

kardelen@terapidelisi.com
Genel Yayın Yönetmeni


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bunları da beğenebilirsin.

TEMA AYARLARI