2024 yılının Eylül ayında başladığımız eğitim-öğretim hayatımıza, 2025’in Haziran ayında veda etmeye hazırlanıyoruz. Yani 2024–2025 akademik takviminde işlenen tüm konulardan — bazı sınavlar için hem ilk hem de son kez (bkz. LGS) — sorumlu olduğumuz bir dönemdeyiz. Bu yüzden Haziran ayını “sınav ayı” olarak adlandırmak yanlış olmaz.
Bu ayda hissedilen duygular kişiden kişiye değişir. Kimi için yazın başlangıcı, son tekrarların ve umut dolu günlerin habercisidir; kimisi içinse stres ve kaygı anlamına gelir. Duyguların bu kadar farklı olmasının nedeni, herkesin sınavlara yüklediği anlamın, beklentinin ve kişisel geçmişin farklı olmasıdır.
Benim için bu duygu, her zaman kaygı olmuştur.
12 yıllık lise eğitimi, 2 yıl mezunluk süreci, 2 yıl sosyoloji, 1 yıl hazırlık ve hâlen devam eden psikoloji lisansımın 3. yılında biri olarak söyleyebilirim ki, sınav denilince ilk akla gelen duygum hep kaygı olmuştur. Bu yazı, sınav anında başa çıkılması gereken, sınav başarısını etkileyen ve yönetilmesi öğrenilebilir bir duygu olan kaygı üzerine yazılmıştır.
1) İlk Defa Yapma
İlk defa yapılacak hiçbir şeyi sınav günü denemeyin.
Örneğin, halk arasında “ceviz beyne iyi gelir” denir. Evet, faydalıdır; ancak eğer sınav sabahı ilk kez ceviz yiyecekseniz, vücudunuzun tepkisini bilmiyorsunuz demektir. Aynısı pekmez, yumurta ya da farklı enerji içecekleri için de geçerli.
Rutin dışında hiçbir besini ya da alışkanlığı sınav günü denemeyin. Hatta “okunmuş pirinç suyu” gibi son dakika çözümlerine de yönelmeyin. Çünkü küçük bir mide rahatsızlığı bile, sınav sürenizi riske atabilir.
2) Zihinsel Canlandırma
Sınavı zihninizde canlandırmak, o “ilk ve son” hissinin ağırlığını azaltır.
Eğer LGS, YKS gibi dönüm noktası sınavlarına giriyorsanız, kaygı seviyenizin artması doğaldır. Bu nedenle, deneme sınavlarında kendinize “Bu gerçek sınav” demek faydalı olur. Beyin taklitleri sever; prova ettikçe, gerçek sınav anı daha tanıdık hale gelir.
Denemelerde heyecanlanmanız, zaman zaman düşük performans göstermeniz normaldir. Çünkü o an artık “prova” değil, “deneyim”dir. Bu tekrarlar sayesinde, gerçek sınavda “Ben zaten bunu yaşadım” diyebilirsiniz.
3) Motivasyonel Zihinsel Canlandırma
Nefes egzersizleri kaygıyı azaltır; ama asıl önemli olan zihninizin neyle meşgul olduğudur.
“5 saniye nefes al, 5 saniye tut, 5 saniye ver” şeklinde yapılan bu egzersizi uygularken, hayalinizi düşünün.
Başardığınızı, sınav salonundan çıkarken hissettiğiniz o hafifliği hayal edin.
Ben de YKS sınavında tam olarak bunu yaptım. O anın stresiyle elim ayağım titrerken, kendimi birkaç yıl sonrasına — psikolog olarak sınav salonuna girdiğim bir ana — götürdüm. “Bu sıralardan bir gün geçmiş olarak bahsedeceğiz,” dedim kendime.
O an kaygım geçmedi belki ama yönlendirebildim. Çünkü zihnim, “kazanma” hissini hatırlıyordu.
Bir öğrencimin bana söylediği şu cümle bu maddeyi özetliyor:
“İlk eğitim verdiğinde heyecanını yeni olmandan sanmıştım; ama yıllar geçmesine rağmen o heyecanı hâlâ taşıyorsun. Demek ki bu geçici bir şey değil.”
Heyecan geçmiyor, ama yönetmeyi öğreniyoruz.
4) Sosyal Karşılaştırma Kuramı
Son madde biraz farklı gelebilir: “O yaptıysa, ben de yaparım.”
Yanınızdaki kişi çözüyorsa, siz de çözebilirsiniz. Bu düşünce, özgüveninizi destekler. Elbette kimseyi küçümsemek doğru değil — etik açıdan da kabul edilemez. Ama bu cümleyi “aşağılama” değil, kendini hatırlatma olarak düşünün:
“Bu sınava o da girebiliyorsa, ben de girebilirim.”
Sokrates’in dediği gibi, insanın en büyük ölçütü kendisidir. Başkalarının yapabildiğini görmek, insan zihnine “ben de yapabilirim” mesajını verir. Bazen sınav anında ihtiyacımız olan tam olarak budur.
Sınav kaygısı, ortadan kaldırılması gereken bir düşman değil; yönetilmesi gereken bir duygudur.
Ve bunu yönetmek, her defasında biraz daha mümkündür.
Kaygı, sınavı değil, sizi büyütür.
Yorumlar
(Yorumları Gizle)Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?