Psikoterapi, bireyin ruh sağlığıyla ilgili sorunlarının iyileşmesine katkı sağlayan bir terapi yöntemidir. Psikoterapi alanındaki tarihsel gelişim aşamaları üç dalgaya ayrılır:
Günümüzde psikoterapide en yaygın kullanılan ekollerden biri olan Bilişsel Davranışçı Terapi’nin tarihsel bağlamına bakıldığında, yaklaşımın aşama aşama şekillendiği görülür. Bu aşamalar 1. ve 2. dalga terapileri kapsar. Bu tarihsel gelişim süreci, Davranışsal ve Bilişsel-Davranışçı Psikoterapiler (Behavioral and Cognitive-Behavioral Psychotherapies) olarak da adlandırılmaktadır.
Davranışsal ve Bilişsel-Davranışçı Psikoterapiler, bilimsel yöntemi insan psikolojisine uygulayan; birbirinden farklı olmakla birlikte aynı zamanda iç içe geçmiş terapilerdir. Bunlar:
olmak üzere 3’e ayrılır.
Davranışçı terapi (behavior therapy), davranışçı yaklaşıma göre davranışların öğrenildiği varsayımına dayanır. Bu nedenle bireylerin sorunları, öğrenme süreçleriyle şekillenmiş davranış kalıplarından kaynaklanır. Bu kalıpların oluşumu ise öğrenme ilkelerine dayanır. Davranışçı terapinin temel aldığı başlıca öğrenme teorileri, klasik koşullanma ve edimsel koşullanma ilkeleridir.
Davranışçı terapide terapistin rolü terapötik ilişkiye dayanır. Terapötik ilişkileri, danışan–terapist ilişkisi, değişim sağlayan tekniklerin uygulanması için bir bağlam olarak görülür. Terapist, aktif ve direktif (directive) bir yaklaşım sergiler.
Davranışçı terapinin amacı, uyumsuz davranışları değiştirmektir. Ancak bu değişim, erken çocukluk deneyimlerine inerek değil; uyumsuz davranışların yerine yeni ve daha uyumlu davranışların oluşturulmasıyla sağlanır.
Bilişsel terapi (Cognitive Therapy), 1970’lerde Albert Ellis ve Aaron Beck tarafından geliştirilmiştir. Bu terapistlere göre ölçülebilir uyumsuz davranışlar, çevresel bağlamla etkileşim sonucunda oluşur. Yani davranışlarımızı belirleyen olayların kendisi değil, olaylara verdiğimiz yorumlardır.
Bu yorumlar iki tür olabilir:
Bireyler, çocukluktan itibaren bu düşünce ve davranışları öğrenerek geliştirdikleri noktada, bunlar organize edildiğinde “şema” olarak görülebilir.
Bilişsel terapide, danışanın otomatik düşüncelerini (automatic thoughts) ve bilişsel çarpıtmalarını (cognitive distortions) anlamaya odaklanılır.
Bilişsel terapist, soruna neden olan bu düşünce ya da davranışların değerlendirmesini; ne kadar süredir danışanın hayatında olduğunu, yaşamını ne ölçüde etkilediğini, tek bir durumla mı sınırlı yoksa daha genel bir yapıya mı yayıldığını anlamaya çalışarak gerçekleştirir.
Terapist ve danışanın eşit ya da ortak gibi çalışırlar. Bu ortaklığa ‘’İşbirlikçi Terapötik İttifak (collaborative therapeutic alliance)’’ denilir. Terapist ve danışan, düşünceleri birlikte test ederek, kanıt arayarak değerlendirilmesine ‘’İşbirlikçi Bilimsellik / Deneysel İş Birliği (collaborative empiricism) denilir.
Davranış terapisinde ve bilişsel terapide de değerlendirme süreci de çoğu zaman derecelendirme ölçeklerini (rating scales), kendi bildirim ölçeklerini (self-reports) ve Beck Depresyon Envanteri gibi standart ölçme araçlarını (standardized instruments) içerir.
Bilişsel Davranışçı Terapi (Cognitive-Behavior Therapy), kısaltılmış hâliyle BDT (CBT), davranışçı ve bilişsel yaklaşımları birleştiren bir terapi yöntemidir.
Terapist, tanı koymak için resmi standart testler kullanabilir; terapiyle ilgili değerlendirmeler (therapy-related assessment), davranış derecelendirme ölçekleri (behavioral rating scales) ve danışanın öz değerlendirmeleri (self-assessment) aracılığıyla yapılır.
BDT’de tipik olarak kullanılan bir yapı bulunur ve terapi bu yapıya göre ilerler. Bu nedenle terapinin gidişatı öngörülebilir ve tahmin edilebilir bir akışa sahiptir.
Genel olarak yapı; terapinin hedeflerini ve stratejilerini gözden geçirme, ev ödevlerini değerlendirme, uygulanan BDT modeli ile danışanın sorunları arasındaki uyumu ele alma şeklinde ilerler.
Günümüzde Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), psikoterapi alanında en önde gelen ve en yaygın kullanılan yaklaşımlardan biridir. Tarihsel bağlamda psikoterapideki gelişim dalgaları incelendiğinde, BDT’nin temelinde davranışçı terapi ve bilişsel terapinin yer aldığı görülmektedir. Bu iki yaklaşımın kuramsal ve teknik birikimi zamanla bütünleşmiş ve sonuç olarak günümüzde BDT, hem davranışçı hem de bilişsel yöntemleri kapsayan bütüncül bir terapi modeli haline gelmiştir.
Yorumlar
(Yorumları Gizle)Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?