Üniversite hayatı, sadece derslerden ibaret değildir. Kişisel gelişimden sosyal deneyimlere, içsel yolculuktan mesleki yönelimlere kadar uzun ve çok katmanlı bir süreçtir. Benim için de böyle oldu. Psikoloji ve sosyoloji eğitimim boyunca edindiğim deneyimler, bana en çok katkı sağlayan ve yolumu şekillendiren ilk adımları ortaya koydu. Bu yazıda, yeni üniversite öğrencileri için kişisel deneyimlerimden yola çıkarak önerilerimi paylaşmak istiyorum.
Üniversiteye adım attığım anda, kişisel gelişimimi desteklemek için çevrim içi eğitimlere yöneldim. Udemy ve İstanbul Üniversitesi’nin online kursları sayesinde hızlı okuma, zaman yönetimi, Mendeley, APA stilinde makale yazımı, hafıza teknikleri ve yazarlık gibi beceriler kazandım. Bu eğitimler, akademik hayatımı kolaylaştırdı ve kendi potansiyelime dair farkındalık kazandırdı. İstanbul Üniversitesi kursları canlı ve interaktif olduğu için sorularımı anında hocalara sorabilmem mümkün oldu. Udemy ise kayıtlı dersler üzerinden esnek öğrenme imkânı sundu. Tavsiyem, eğer ders zorlayıcı ise interaktif kurslar, eğer daha rahat ilerlemek istiyorsanız kayıtlı dersler tercih edin.
Okuma, üniversite yolculuğumun temel taşlarından biri oldu. Akademik kaynaklarla yetinmeyip blog yazıları, güncel psikoloji haberleri, edebiyat ve şiirle de beslendim. Psikolojinin felsefi temellerini anlamak için felsefi eserler okumak, düşünce ufkumu genişletti ve psikolojiye dair kavrayışımı derinleştirdi. Çok yönlü okumak, yalnızca akademik başarı değil, aynı zamanda kişisel gelişim için de kritik bir alışkanlıktır.
Üniversiteye başlamadan önce bile bazı psikoloji topluluklarında aktif rol alıyordum. Eğitim süreciyle birlikte bu ilgim arttı. Farklı gruplarda gözlemci, saha görevlisi veya aktif üye olarak yer aldım. Gönüllü çalışmalarda fark yaratmanın püf noktası, görevi tamamlamak ve sürdürebilmektir. Çoğu kişi gönüllü olmayı sadece “deneme” olarak görür, ancak işin sonunda devamlılık önemlidir. Bu süreçte görev bilinci kazanmak, neyi sevdiğinizi ve ne yapmak istediğinizi keşfetmek için kritik bir adımdır. Tavsiyem: Sevdiğiniz pozisyonu seçin ve motivasyonunuzu işten alın.
Psikolog olmadan önce, kendi içsel süreçlerimi anlamak için terapiye katıldım. Yaklaşık birer yıl süren grup terapisi ve EMDR seansları, kendimi tanımamı ve mesleğe daha sağlam adımlarla yaklaşmamı sağladı.
Terapiye başlamak, ekstra bir masraf gibi görünse de kendi gelişiminize yaptığınız en değerli yatırım olabilir. Birçok psikoloji öğrencisi staj veya eğitim bütçesi ayırırken kendi terapi sürecini göz ardı edebiliyor. Ben ise, kendi terapimin eğitimimin en önemli parçası olduğunu düşünüyorum.
Tonguç Akademi’de iki yıl boyunca staj yaptım. Öğrencilerle vakit geçirmek, sınav streslerini yönetmelerine yardımcı olmak başta zorlayıcı olsa da pes etmedim. Daha sonra TRSM’de şizofreni ve bipolar bozukluğu olan bireylerle çalıştım; mesleki inancım pekişti. Poliklinik stajında ise kendime uygun olmayan yönleri fark ettim. Her deneyim, hem mesleki hem kişisel olarak farklı dersler sundu. Staj yapın, saha deneyimi çok önemli ve kişinin adımıyla başlar.
Üniversite yıllarımdan beri yazı etkinlikleri yapmaktayım. Yazı yazmanın iyileştirici gücünü hem kendimde hem başkalarında gözlemledim. Üretmek ve paylaşmak, akademik bir ihtiyaçtan öte, kişisel bir gereklilik hâline geldi. Siz de kendi kişisel sevdiğiniz alana göre psikoloji topluluğu çalışmalarınızla entegre ederek ilerleyebilirsiniz.
Üniversiteye başlarken attığım adımlar, bana hem kazanımlar hem de bazı “keşke farklı yapsaydım” dersleri sundu. Tüm bu deneyimler, beni ben yapan sürecin bir parçası oldu.
Psikolojiye olan yolculuğum da dümdüz başlamadı. Önce sosyoloji okudum, sonra tekrar sınava girdim, topluluklara katıldım, bazılarına alınmadım, bazılarını kendim bıraktım. Çünkü gerçekten üretmek istediğim bir yerde olmak istiyordum. Liyakatin olmadığı yerlerde kalmayı reddettim.
Yeni üniversite öğrencilerine en büyük tavsiyem: denemekten korkmayın. Her deneyim, kendinizi tanımanız için bir fırsattır.
Yorumlar
(Yorumları Gizle)Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?