Nöroçeşitlilik: Bir de Onların Penceresinden Bakalım

Nöroçeşitlilik: Bir de Onların Penceresinden BakalımNurefsan Nöropsikoloji29 Ağustos 202570 Görüntülenme Okuma Süresi: 5 dk.

Nöroçeşitlilik: Bir de Onların Penceresinden Bakalım

Editör: Burcu Türkmen

Otizm, ADHD, disleksi gibi nörolojik çeşitlilikler, geçmişte “anormallik” olarak görürken bugün nöroçeşitlilik kavramı altında değerlendiriliyor. Bu yazıda, delilikle etiketlenen bireylerin aslında nasıl farklı algıladığını ve bunun toplumla ilişkisini birlikte inceleyeceğiz.

 

Delilik Kavramı

Deli: Sıfat, mecaz. Davranışları taşkın olan (kimse); çatlak.

Yüzyıllardır toplumlar, tehlikeli ya da anlaşılamaz davranışlara sahip bireyleri etiketlemek için ‘deli’ kavramını kullanmıştır. Bahsedilen bu ‘normal’ nedir? Sadece bizlerden farklı düşünüyor, farklı öğreniyor ya da duygularını farklı ifade etmesi kişinin ‘deli’ etiketi alması için yeterli mi? Toplumun kimin “normal”, kimin “deli” olduğuna dair yargısı büyük ölçüde kültürel normlara dayanır. Michel Foucault, Deliliğin Tarihi adlı eserinde deliliğin aslında toplumsal bir inşa olduğunu savunur. Topluma uymayan, farklı düşünen ya da farklı hisseden herkes, tarih boyunca dışlanmış ya da “tedavi” edilmeye çalışılmıştır.

Bilimin ilerlemesiyle, bu insanların yalnızca nörobiyolojik olarak bizden farklı olabileceğini anlıyoruz. Bugün bu kelimeyi kullanarak birilerini etiketlemek yerine onları anlamaya çalışıyor ve  hayatlarını devam ettirmelerine yardım olmaya çalışıyoruz. 

 

Nöroçeşitlilik Nedir? 

Nöroçeşitlilik; otizm spektrumu, ADHD, disleksi, vb. öğrenme bozukluğunu kapsayan bir çeşit tanımdır. Bu terim, 1990’lı yıllarda otizmli bireylerin damgalanma ile mücadele etmek, kabul görmesini sağlamak için ortaya atılmıştır. Kendisi de otizm spektrum bozukluğu tanısı alan sosyolog Judy Singer tarafından başlatıldı. İlerleyen yıllarda daha fazla nörolojik hastalıklar eklenmiştir. Singer, bu farklılıkların eksiklikler olarak değil, beyinlerin çalışma biçimindeki normal ve potansiyel olarak değerli varyasyonlar olarak görülmesi gerektiğini savunuyordu. Terim, insan beyninin doğal çeşitliliğini ve bunun zekâ, dikkat, öğrenme, duyusal algı gibi yönlerden farklılıklar yaratabileceğini kabul eder.

Nöroçeşitlilik, bir sosyal hareket olsa da bilim bu farklılıkların gerçek olduğunu doğrular. Örneğin; bugün sosyal medyada adını sıkça duyduğumuz ADHD bireylerin dopamin salınımı ve yönetimi normal salınımdan farklıdır, bu da bu tanıya sahip bireylerin dikkat ve dürtü kontrolünün farklı işlemesine yol açar. Diğer öğrenme bozukluğu olan disleksi, beyinde dil işleme süreçlerinde yaşanan farklılıklardan kaynaklanır. Bu kişiler aslında bizim gibi görürler, ancak beyinleri okudukları harf ya da kelimeleri ters algılayabilir. Bu da bir yanılsamaya yol açacağı için bu kişiler özellikle ilkokul çağlarında yaşıtlarına göre sadece daha geç öğreneceği anlamına gelecektir. 

 

Aslında Onlar Da Deli Olmayabilir

Dünyada gerçekleştirdikleri bilimsel çalışmalar veya sanat eserleri sayesinde, bu kişilerin günümüze kadar farklı hastalıklara sahip olabilecekleri öngörülmektedir. Zamanında bu insanlar ya deli ya da sadece farklı olarak görmüşlerdir. Bugün bilim camiasında kendilerine daha farklı gözle bakılıyor. 

Örneğin adını sık sık duyduğumuz Nikola Tesla bir dahi olarak bilinir.  Bunun aksine sosyal ilişkiler de o kadar iyi değildi. Sosyal ilişkilerinde zorluklar çektiği, tekrarlayan davranışlara sahip olduğu biliniyor. Örneğin 369 sayı örüntüsüne takıntısı vardı. Otellerde 3 ve 3’ün katı odalarda kalması, yemeğini 3’ün katı olacak şekilde çiğnemesi, bir binaya girmeden önce etrafında 3 tur atması gibi tekrar eden davranışları bulunuyordu. Hayatı tamamen bu sayı örüntüsü üzerine kuruluydu. Günümüzde birçok uzman onun sayı örüntüsüne takıntısı, sosyal ilişkilerde yaşadığı sorunlar nedeniyle otizmli birey olabileceğini düşünüyor. 

Alice Harikalar Diyarında’nın yazarı Lewis Carroll, kurduğu farklı dünyalar kurmasıyla bilinir. Disleksi olduğu düşünülüyor. Aynı zamanda karmaşık hayal gücü ve sıra dışı anlatım biçimiyle ADHD’li bireylerin ya da otizm spektrumunda yer aldığı yönünde görüşler de var.  

 

Yeni Bir Perspektif: Kabul ve Uyum

Nöroçeşitlilik bakışı, bir bireyin kendini “eksik” hissetmesini değil, kendine özgü niteliklerini anlamasını sağlar. Sosyal medyanın yaygınlaşması ile nöroçeşitlilik bakış açısı toplum tarafından daha fazla tanınır hale geliyor, yanlış anlaşılmaların azalmasına katkı sağlıyor. 

Uyumu yalnızca bireyden beklemek yerine, sistemlerin esnekleşmesi gerektiği fikri giderek güçleniyor. Örneğin terapi ve destek programları da bu doğrultuda değişiyor. Otistik bireyler için duyusal uyaranları dikkate alan terapiler, ADHD’ li bireyler için yapılandırılmış görev planları gibi yöntemler, bireyin “normale uyması” için değil, hayatını daha konforlu sürdürebilmesi için tasarlanıyor.

Yorumlar

(Yorumları Gizle)

Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bir Yorum Bırakın

Önceki Yazı

Sonraki Yazı

Takip edin
Kayıt ol /Giriş yap Sidebar Arama Popüler
Loading

Signing-in 3 seconds...

Signing-up 3 seconds...