Şemalar ve Şemsiyeler

Şemalar ve ŞemsiyelerBuket Terapi Türleri11 Kasım 202547 Görüntülenme Okuma Süresi: 7 dk.

Şemalar ve Şemsiyeler

​Şemsiye nedir? Türk Dil Kurumu’na (t.y.) göre, yağmur ve güneşten korunmak için kullanılan, su geçirmez kumaştan yapılmış taşınabilir eşyadır. Başımızın tam üstünde taşıdığımız, bizi korusun diye sıkıca tuttuğumuz o eşya. Peki, şemalar nedir? Bizi ilişki kırıntılarından, ayrılma korkusundan, gözyaşı damlalarından ve daha nicelerinden korusun diye belki de mecazen başımızın üstünde taşıdığımız derin inançlar. O zaman şemalar mı daha çok korur yoksa şemsiyeler mi?

​Şema kavramını düşündüğümde aklıma şemsiye metaforu geliyor; bir noktada birbirlerine çok benzetiyorum. Bir yanda bizi güneşten ya da ıslanmaktan korumaya çalışan, çırpınan, didinen ama bakıldığında çok da başarılı olamayan; ayaklarımızın su almasını çoğunlukla engelleyemeyen şemsiyeler. Diğer yanda bizi terk edilmekten, yalnız kalmaktan, insanlara güvenememekten –ve daha nicelerinden– korumaya çalışan ama bakıldığında çok da başarılı olamayan inançlar olan şemalar. Bana göre şemsiyeler şemalar kadar karmaşık değil; o yüzden bu yazıda şemalarımızı daha detaylı inceleyelim, onlara biraz daha vakıf olalım istiyorum.

​Erken dönem şemalar, çocukluk döneminde yaşadığımız olumsuz deneyimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bunlar, kendimiz, dünya ve diğerleri hakkında geliştirdiğimiz düşünce ve inanç kalıplarıdır. Erken yaşantılar sırasında bireyin çevresindeki kişilerle güvenli bağlar kuramaması, sevgi, aidiyet ve bakım gibi temel duygusal ihtiyaçlarının yeterince karşılanmaması durumunda kopukluk ve reddedilme şema alanı gelişebilir (Aktaran: Aktaş, E. 2024). Terk edilme, kusurluluk/utanç, güvensizlik/kötüye kullanılma, duygusal yoksunluk ve sosyal izolasyon/yabancılaşma şemaları bu alanın içerisindedir. Her şema hepimizde aynı şekilde zuhur etmez. Çünkü her birimiz şemalarımızla farklı şekilde mücadele ederiz: Kimisi kaçar, kimisi aşırı telafi eder, kimisi de teslim olur. Örneğin, terk edilmekten korktuğu için partnerinin istek ve ihtiyaçlarını kendi istek ve ihtiyaçlarının önüne koyan birisi varken, diğeri hiç ilişki yaşamamayı tercih eder. Hayatı Yeniden Keşfedin (Young, J.E. ve Klosko, J.S. 2012) kitabındaki Jed karakterini hatırlayalım. Oldukça başarılı bir borsacıydı, herkes tarafından karizmatik bulunuyordu fakat ilişkileri hep kısa süreli kalıyordu. Kadınlarla yakınlaşıyor, ilişkiye başlıyor fakat kısa süre sonra onlarda bir kusur bulmaya başlayıp onlardan uzaklaşıyordu. O zaman kendi duygusal yoksunluk şeması onu derin ilişkilerden mi koruyordu? Bu yüzden hep soğuk partnerler mi seçiyordu kendine?

​İkinci şema alanı zedelenmiş özerklik ve başarısızlık olarak adlandırılır. Bu alan, bireyin erken çocukluk döneminde yeterince bağımsızlaşamaması ve kendi kimliğini özerk bir şekilde ortaya koyamaması sonucu gelişir. Eğer bu dönemde bakım verenler çocuğa sorumluluk vermek yerine onun yerine işleri üstlenirse ya da çocuğun kendi başına yapabildiği şeylere ilgisiz kalırsa, bu durum zedelenmiş özerklik ve başarısızlık şema alanının oluşmasına yol açabilir (Aktaran: Aktaş, E. 2024). Bağımlılık/yetersizlik, iç içe geçme/gelişmemiş kendilik ve başarısızlık, hastalık ve zararlar karşısında dayanıksızlık şemaları bu alanın içerisinde bulunur. Bağımlılık şeması olan biri, her buluşmadan sonra çok yorgun düştüğü, belki üzerinde bir ağırlık hissettiği biriyle arkadaş olabilir. Yanındayken biraz yalandan gülümser ama onunla buluşmaya da hep gider. Arkadaşının istekleri, ilişkilerinin güzergâhını belirler. Yine de arkadaşının başka bir arkadaşı, hatta sevgilisi bile olsun istemez. Sahip olduğunu düşündüklerinin bir tek ona ait olmasını ister belki. Tek başınalık ona öyle korkutucu gelir ki, derinliği aramaya cesaret bile etmeden sığ olanı öylesine sahiplenir, bırakmak istemez. O zaman bağımlılık şeması bizi yalnızlıktan mı korur?

​Üçüncü şema alanı zedelenmiş sınırlar olarak tanımlanır. Bu alan, erken çocukluk döneminde öz disiplin kazanamayan ve öz düzenleme becerileri yeterince gelişmeyen bireylerde ortaya çıkar. Bu durum genellikle bakım verenlerin aşırı hoşgörülü davranması, çocuğa gerekli sınırları koyamaması ve yaşamla ilgili kuralları öğretmede yetersiz kalması sonucunda gelişir (Aktaran: Aktaş, E. 2024). Hak görme-büyüklenmecilik, yetersiz öz denetim/öz disiplin bu alanın şemalarındandır. Hak görme şemasına sahip insanlar genelde hep mükemmeli, hatta belki imkânsızı isterler. Ses hep yüksekten gelir onlardan ve onlara göre onlar olmasa kimse olmaz. Öfke patlamaları, başkalarını dinlememek bir de üstüne söz kesmek, ufak bir eleştiriyi bile kabullenmemek… Bu şemaya sahip kişilerde görmeyi beklediklerimizdir. Sizin de aklınıza direkt patronunuz gelmedi mi? Bu yaptıklarını bir de hak olarak görürler kendilerine; o sırada çalışanın derdinden onlara ne? Kendi içsel sınırlarını geliştirememiş kişiler, başkalarına saygı duymayı da bilmezler. O zaman hak görme şeması bizi saygılı olmaktan mı korur?

​Dördüncü şema alanı başkaları yönelimliliktir. Bu şemanın oluşumunda, eğer çocukluk döneminde bakım verenler sevgilerini ve kabul duygularını koşullu olarak gösterirse, birey bu sevgiyi sürdürebilmek için başkalarının beklentilerine göre davranma eğilimi geliştirebilir. Sevgi ve onayı yalnızca belirli davranışlar sergilediğinde elde ettiğini gören kişi, zamanla başkalarının ihtiyaç ve isteklerini kendi ihtiyaçlarının önüne koymaya başlar (Aktaran: Aktaş, E. 2024). Boyun eğme, kendini feda ve onay arayıcılık şemaları bu alanda yer alır. “Bana fark etmez ya…” insanları vardır ya, işte onlar çoğunlukla bu şemaya sahip insanlardır. O zaman bir kez daha Hayatı Yeniden Keşfedin (Young, J.E. ve Klosko, J.S. 2012) kitabına bakalım. Carlton karakteri 30 yaşında, aile işinde çalışan biridir. Evde kocası ve çocuklarının istediği her şeye, işte ise babasının her istediğine evet diyen biriydi. Dışarıdan bakıldığında herkes için çok iyi bir insandı ama içindeki öfkesi bitmiyordu. İnsanlara, dünyaya, kendine olan öfkesi… Kendi ihtiyaçlarını hep bastırdığı gibi bir de üstüne bunları dillendirmenin saygısızlık olduğunu düşünüyordu. İyileşme sürecinde bir gün babasına aile işinden bağımsız çalışmak istediğini söylüyordu ve ondan sonra artık itaatkâr çocuk modundan sıyrılıp sağlıklı yetişkin hâline dönüşmeye başlıyordu. O zaman onay arayıcılık şemamız bizi bağımsızlıktan mı korur?

​Beşinci şema alanı aşırı uyarılma ve ketlenmedir. Bu şema alanının oluşumunda, aşırı kuralcı ve otoriter ebeveyn tutumları önemli bir rol oynar. Bu tutumlar, çocuğun doğal ifadelerini bastırmasına yol açar ve bu durum aşırı uyarılma ve ketlenme şema alanının oluşmasına neden olur (Aktaran: Aktaş, E. 2024). Karamsarlık/kötümserlik, duygusal ketlenme, cezalandırıcılık ve yüksek standartlar şemaları bu şema alanının içerisindedir. Etrafımızda “Çok profesyonel, çok da soğukkanlı biridir. İşine hiç duygusallık karıştırmaz, kriz anlarında bile nasıl yüzü donuk kalır.” şeklinde tanımlandığını duyduğumuz kişiler var ya, işte o kişiler de yüksek ihtimalle bu şemaya sahip kişilerdir. Onlardan şöyle tavsiyeler duyabiliriz: “Duygularında değil, aklınla hareket et, aklınla!” O zaman bu şema bizi duygulu olmaktan mı korur?

​Bana göre her birimizin kendine has, bir ve biricik, tıpkı parmak izlerimiz gibi taşıdığımız şemaları vardır elbet. Bizi korusun diye en derin, en dip yerlerde sakladığımız şemalarımız… Tıpkı evimizde en dip yerlerde sakladığımız şemsiyelerimiz gibi. Sonra bir gün bir yağmur gelir ansızın, o dip yerlerden çabucak çıkarırız o şemsiyeyi; hemen iliştiriveririz başımızın üstüne. “Buyur gel, her zaman başımızın üstünde yerin var,” der gibi. Sağ olsun şemalarımız da hiç kırmaz bizi, şemsiyeler gibi hemen yerini alıverir. Durur orada yağmur dinene kadar hiç sıkılmadan. Rüzgâr estiğinde uçuşsa da, fırtına çıktığında kırılsa da… Ama su alırız ayaklardan, tabi ona engel olamaz. Bir de sanırım şemalar ve şemsiyeler arasındaki en büyük fark, birini çok net algılayıp fark etmemizdir de diğerinin varlığını belki yıllarca hissetmeden fark etmeyişimizdir. Benim isteğim, şemalarımızı fark etmek, fark ettirmek. Çünkü fark etmek, anlamanın; anlamak iyileştirmenin yolunu açar. Şemalarımızı keşfedip anlamlandırsak bir de üstüne iyileşip-iyileştirme yoluna girsek ne iyi olurdu! Bizler bu yolun daimî yolcuları, hatta koşu bittikten sonra bile koşmaya devam eden atlarıyız... (Karakoç, S. 2011)

Kaynakça 

Aktaş, E. (2024). Şema Terapi Odaklı Müdahale Programının Üniversite Öğrencilerinin Pozitif Şema ve Sosyal Kaygı Düzeylerine Etkisinin İncelenmesi.

Gündoğmuş, A. G., Bulut, S. D., & Şafak, Y. (2019). Şema Terapi Perspektifinden Eş Şiddeti. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 8(2), 117-127.

Karakoç, S. (2011) Şiirler 2 (Şahdamar-Körfez-Sesler). (11. baskı)

Türk Dil Kurumu. 15 Ekim, 2025. Güncel Türkçe Sözlük. İnternet Sitesi: https://sozluk.gov.tr/

Young, J.E.  Ve Klosko, J.S. (2012). Hayatı Yeniden Keşfedin. (23. baskı)

Yorumlar

(Yorumları Gizle)
  • Burcu

    11 Kasım 2025

    Kalemine sağlık hocam, yazı oldukça etkileyiciydi

Bir Yorum Bırakın

Takip edin
Kayıt ol /Giriş yap Sidebar Arama Popüler
Loading

Signing-in 3 seconds...

Signing-up 3 seconds...