Editör: Zeliha Selimoğlu
20 Mart Dünya Mutluluk Günü’nü biliyor muydunuz? Daha önce bugün hakkında bir şeyler duymuş muydunuz? Eğer daha önce duymadıysanız yalnız değilsiniz, bu yazıyı yazmaya karar verene kadar benim de hiçbir fikrim yoktu. Karar verdiğim zamansa araştırma yapmaya başladım. Dünya Mutluluk Günü, Birleşmiş Milletler tarafından 2012 yılında kabul edilmiş ve 20 Mart tarihinde kutlanmasına karar verilmiş. O zamandan beri her yıl 20 Mart tarihinde Dünya Mutluluk Günü kutlanmış. Birleşmiş Milletler için Dünya Mutluluk Günü’nün amacı; mutluluğun ve iyi yaşam koşullarının önemini vurgulamak, bu koşullara dikkat çekmek ve mutlu bir toplum oluşturabilmeye katkı sağlamakmış. Ayrıca Birleşmiş Milletler, insanlara mutluluğun yalnızca bireysel bir deneyim olmadığını, mutluluğun toplumlar için evrensel bir değer olduğunu da göstermek istemiş. Peki, 2012 yılından beri 20 Mart Dünya Mutluluk Günü için neler yapılmış ve neler yapılmaya devam ediyor?
Takvimler 20 Mart tarihini gösterdiği zaman dünyanın birçok yerinde Mutluluk Günü’nün anlam ve önemine ithafen seminerler ve atölyeler gibi çeşitli etkinlikler düzenleniyor. İnsanlara mutluluk kavramının farkındalığını aşılamak hedefleniyor. Birleşmiş Milletler ise her yıl 20 Mart tarihinde Mutluluk Raporu yayınlıyor. Bu raporun amacı ülkelerin mutluluk düzeyleri ve insanların yaşam kalitelerini değerlendirmek. Mutluluğu etkileyen faktörler neler? Ülkeler hangi alanlarda iyileşme göstermeli gibi bilgilerin yer aldığı raporları Birleşmiş Milletler kamuoyuna sunuyor. Toplumların mutluluğunu arttırmak için daha fazla çaba göstermeleri adına hükümetler ve politikacılar üzerinde bu raporlarla Birleşmiş Milletler bir çeşit hatırlatıcı görevi üstleniyor. Dünya genelinde ise farklı kampanyalar ile bireylerin mutluluğu ve bu mutluluğu arttırmaya yönelik çalışmalar için fikirler paylaşılıyor.
Dünya Mutluluk Günü’nde toplumsal bilinci arttırabilmek, mutluluğun önemini bireylere kavratabilmek, insanların kendi hayatlarının anlamını bulmasına ya da daha anlamlı hale getirmesine yardımcı olabilmek, birlik ve beraberlik unsurunu yakalayabilmek, toplumsal bağları güçlendirebilmek ve arttırabilmek, bireyselliği kolektife çevirebilmek gibi unsurlar Birleşmiş Milletler tarafından hedefleniyor. Birleşmiş Milletlerin hedefi: “Mutlu birey, mutlu toplum”. Birleşmiş Milletler bu fikir ile hareket ediyor. Bireysel mutluluğu keşfedebilmenin etkisi ile kolektif mutluluğu yakalayabilmemiz için gerekli çalışmaları sürdürüyor. Peki, bizler bireysel mutluluğu kolektife çevirebilir miyiz? Bazı dezavantajları saymadığımız ve elimizde olmayan sebepleri bir kenara bıraktığımız takdirde, neden olmasın? Kişisel mutluluğumuzu yakalayabilirsek, kendi mutluluğumuz ile bir diğerinin mutluluğuna ön ayak olabiliriz. Bir aile düşünün, çocuğun kahkahası annenin ve babanın kötü geçen gününe ışık olabilir. Biz sevdiğimiz kişilere ışık oldukça onlar da bir diğer kişiye ışık olabilir. Bir kişi ile birçok şeyi değiştirebiliriz. Ve bireysel olan birçok durumu kolektife çevirebiliriz.
Ya kişisel mutluluğumuzu nasıl yakalayacağız? Bir yolu var mı? Bu yolu bulabilmek için mutluluk kavramı bizlere neyi ifade ediyor, bunu bilmemiz gerekmez mi? Böylesine öznel bir deneyimi tarif edebilmek çok mümkün gözükmüyor, farkındayım. Ben kendime göre anlatırım ya da çevremdekilere göre. Okuyan kendisine göre anlar. Örneğin bana göre mutluluk paradan geçiyordur ama bir diğer kişi vardır ki ona göre mutlu olmanın tek yolu özgürlükten geçmektedir. Böylesine öznel bir deneyimi genelleştirerek ifade edemeyiz. Ama belki mutluluğu tek bir kavram olmaktan çıkarırsak kavramı genelleştirebiliriz.
Mutluluk birçok kavramla ifade edilebilir. Bireysel ya da toplumsal olarak hissedilebilir. Hep birlikte ortak bir değere sevinmek, toplumsal bir mutluluk kaynağı olabilir. Bireysel başarılarımız ise bireysel mutluluğumuza sebebiyet verebilir. İçimizde hissettiğimiz güçlü farkındalıklar da mutluluğun ayak sesleri olabilir. Bir acıdan kurtulmanın eşiği de bizi mutlu hissettirebilir. Yardım ettiğimiz ya da yardım aldığımız anlar da bizi mutlu hissettirebilir. Başarılarımız da bizi mutlu kılabilir. Uzun zamandır almak istediğimiz bir şeyi alabilmek ya da sadece en sevdiğimiz yemeği yemek de bizi mutluluktan havalara uçurabilir. Her şey ama her şey mutluluk olabilir. Kişi için neyi ifade ediyorsa mutluluğun tanımı o olur.
Peki, mutluluk ne zaman mutluluk gibi hissettirmez? Hayat akışında mutsuzken ya da başka duygularla doluyken hayattaki rollerimiz bazen hislerimizi yok saymamıza sebep olur. Bu hisleri görmezden gelip mutlu gibi gözükmeye çalıştığımız zamanlarda, mutluluk sandığımız bu hisler bize pekte mutluluk gibi gelmez.
Mutluluğun mutluluk gibi hissettirmediği zamanlarda sadece bir an verin kendinize ve baktığınız pencereyi değiştirin. Mutlu olmak zorunda olmadığınızı hatırlatın kendinize. Hayatın iniş ve çıkışlarının olduğunu hatırlatın. İnsan olmanın eşsizliğinin de buradan geldiğini hatırlatın. Bu yakıcı hissin oldukça gerçek olduğunu ama geçeceğini bildiğinizi de hatırlatın. Bu hisler ile başa çıkmak oldukça zor olsa da bunları kendimize hatırlatmak bize bir farkındalık alanı açar. Kendimizi daha rahat anlamaya başlarız, hatta gereken bu ise kendimizle yüzleşmeye bile başlarız. Kendimizi tanırız. Bu süreçlerin içinde hissettiğimiz duygular, bize mutluluğun anlamını keşfetme fırsatı tanır. Kendimize nazik olmayı öğrenebilir ve farkındalığımızı arttırabiliriz. Belki farkındalıkla gelen bu rahatlama hissi bize bambaşka bir mutluluk duygusunu öğretir.
Birleşmiş Milletler bizlere Dünya Mutluluk Günü vesilesiyle mutluluğu hatırlatıyor ama mutluluğun, mutluluk gibi hissettirmediği anlarda ne yapacağımızı ya da mutluluğu nerede bulacağımızı bize söylemiyor. Bizler ise bunun bir yolculuk olduğunu biliyoruz. Kendimizle olan bir yolculuk. Bu yolculuğa çıkarak, kendimizi anlayarak, keşfederek, kendimize nazik olmayı öğrenerek, kabul ettiğimiz duygularla dolu olan bir yolculuk. Belki de aradığımız şey yolun kendisidir. Böylece belki mutlu olmadan da mutlu olmanın yollarını çoktan keşfetmişizdir…
Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?