Yas'a Yaslanmak

Yas'a Yaslanmak

Yas, insanın kaçınılmaz bir gerçeği olarak her birimizin hayatında varlığını sürdüren derin bir duygudur ve kaybın yarattığı ruhsal bir boşluğa verilen duygusal ve psikolojik tepkilerin bütünüdür. Kayıp, sadece fiziksel varlıkların yitirilmesi değil, aynı zamanda ideallerin,hayallerin, yaşanılan yerin, gelişim dönemlerinin ve ilişkilerin de son bulması anlamına gelebilir. Psikanaliz literatüründe yas kavramına ilk değinen isimlerden biri olan Sigmund Freud, “Yas ve Melankoli” (Freud, 1917) adlı eserinde, yasın insan ruhu üzerindeki etkilerini tartışmıştır. Freud’a göre yas, kaybedilen nesneye karşı duyulan bağlılığın sona ermesi sürecidir. Freud, yas sürecinin insanın iç dünyasında dönüştürücü bir işlevi üstlendiğini ve kişinin kendiliğini yeniden inşa etmesi açısından önem taşıdığını vurgulamıştır.

Yas süreci genel olarak üç temel başlıkta incelenir: normal yas, patolojik yas ve travmatik yas (Worden, 2009). Normal yas, kayıpla birlikte yaşanan sağlıklı bir baş etme sürecidir; kayıp zamanla kabullenilir ve birey hayatına devam eder. Patolojik yas ise bireyin kayba saplanıp kalmasına ve sürekli olarak onu yeniden yaşamasına neden olabilir. Travmatik yas, ani ve beklenmedik kayıplarda meydana gelir ve kişiyi psikolojik açıdan zorlayarak yas sürecinin ağır geçmesine neden olur. Yas, sadece canlı kayıplarla değil, cansız varlıklarla kurulan bağların kopmasıyla da yaşanır. Her insanın hayatında bir kayıp vardır ve hayatta kalmanın bedeli olarak her birey bu duyguyu yaşar (Yalom, 2008). Kayba tolerans gösterebilmek ve kaybı hazmetmek bu yüzden büyük önem taşır.

Ölüm, insanın yaşayabileceği en acı verici kayıplardan biridir. Yitim yaşayan kişi, bu süreçte karamsarlık yaşadığı ve anlaşılamadığı için iş, arkadaş ve çevre kayıplarını da beraberinde yaşayabilir. Kişinin kendine ayrılan zamanının dolması, geride kalanlarda şok etkisi yaratabilir. Kaybın ardından kişiler sıklıkla keder, suçluluk, öfke, pişmanlık ve çaresizlik gibi yoğun duygular yaşar. Bu duygular tutulmayan yasla birleştiğinde süreç tıkanıklığa yol açabilir ve kişiyi duygusal bir kilitlenme içine sokabilir. Kayıptan sonra, kaybedilen kişiye ait bazı eşyalar ve özellikler benimsenmeye başlanır. Bunlar, kaybı yaşamaya dair bilinçdışı süreçlerdir ve bazen yaşadığımız bir kayıp, geçmişte yaşayıp yasını tutamadığımız tüm kayıpları yeniden canlandırabilir. Elisabeth Kübler-Ross, yas sürecini açıklamak için beş aşamalı bir model geliştirmiştir: İnkâr (Hayır, bu olamaz, bu doğru değil!), öfke (Neden ben, bu neden benim başıma geldi?), pazarlık (Keşke gitmeden önce şunu görebilseydi.), depresyon (Artık o yok, gitti…) ve kabullenme (Hüzünlü bir olgunluk) (Kübler-Ross, 1969). Kabullenme aşamasında kişi, uzun bir yolculuk öncesi son istirahat zamanındaymış gibi yorgun, uykulu, duygudan yoksun görünebilir. Bu hüzünlü olgunluk hali kişinin yüzüne oturur. Yasını tutmuş tüm kayıplar, büyümeyi, olgunlaşmayı ve yenilenmeyi sağlar. Her birey bu aşamaları farklı bir hızda ve sırayla yaşar (6 ay da sürebilir, 6 yıl da); yas süreci her bireyde farklı bir iz bırakır; bu nedenle yas, tıpkı bir parmak izi gibi kendine özgüdür.

Melanie Klein, yasın temelinde ikili ilişkinin kaybının yarattığı derin bir iz olduğunu savunur; bu kayıp, bireyin geçmişteki ilişkilerinden getirdiği psikolojik yüklerin yeniden yaşanmasına neden olur (Klein, 1940). Namık Volkan ise yas sürecinde kaybedilen nesne ile ilgili düşüncelerin yeniden yapılandırıldığını ve bireyin zihninde yeniden anlamlandırıldığını belirtir (Volkan, 1981).

Margaret Mahler’in ayrışma-bireyleşme kuramı, yas sürecinin psikolojik gelişimde nasıl bir rol oynadığını vurgular. Mahler’e göre birey, kayıp karşısında duygusal bağımlılıktan kopma ve bireyselleşme yolunda ilerler (Mahler, Pine, & Bergman, 1975). James F. Masterson ise yas sürecinde kişinin kayıp karşısında gösterdiği eyleme vurum davranışlarının, aslında içsel bir boşluk duygusunu hafifletmek için yapıldığını ifade etmiştir (Masterson, 1981).

Çocuklar ise kayıpları yetişkinlerden farklı şekilde algılar ve yaslarını farklı yollarla gösterir. Kaybı anlamlandırmada zorluk yaşayan çocuklar, duygusal tepkilerini oyun ya da sembolik nesneler aracılığıyla ifade edebilir. Bu süreçte çocuklara kayıp ve yas hakkında uygun yaş dilimine göre açıklamalar yapılarak, yas duygularını anlamlandırmaları sağlanabilir. Çocuklar için önerilen bazı yas kitapları ise şunlardır:

• Wolf Erlbruch, “Ördek, Ölüm ve Lale” – Kaybın doğal bir süreç olduğunu anlatır.

• Ulf Nilsson- Anna Clara Tidholm, “Elveda Bay Muffin” – Çocuğun kayıp karşısında yaşadığı duygusal tepkileri anlamasına yardımcı olan bir hikâye.

Yas süreci, insan yaşamında kaçınılmaz bir gerçektir. Yas tutmak, iç dünyamız ile gerçeklik arasında uyum sağlayabilmemiz için yaptığımız bir uzlaşı, kaybedilen nesneye duyulan sevgive bağlılığı onurlandırmak için yapılan bir yolculuktur. Bu yolculuk, bireyin kendisini yeniden keşfetmesine ve hayatına yeni anlamlar katmasına fırsat tanır. Yas için “kırk mum” tasviri bir bakıma bu durumu anlatır. Başlarda içinizde 40 mum yanıyormuşçasına canınız acır, zamanla o mumlar teker teker söner; ancak bir mum hep kalır. Acı hafifler fakat hiçbir zaman tam olarak geçmez. O acı, özlem ve çaresizlik içinizde hep kalır; siz sadece artık o acıyla yaşamayı öğrenirsiniz. Bu acıyı hafifletmek, yas sürecini biraz olsun kolaylaştırmak için duyguları özgürce ifade etmek, sosyal çevrenin desteğinden yararlanmak, kaybedilen kişiden bahsetmek ve gerektiğinde bir uzmandan yardım almak önemlidir. Unutulmamalıdır ki yas süreci zorlu olsa da birey, bu sürecin sonunda daha güçlü bir şekilde yaşamına devam edebilir ve yaşamaya devam etmek, yitirilen kişiye ihanet etmek anlamına gelmez. Yas’a yaslanarak yası yaşamak ve aşmak mümkündür.

 

Kaynakça

• Freud, S. (1917). Yas ve Melankoli. Sigmund Freud’un Tüm PsikolojikÇalışmaları Standart Edisyonu, Cilt XIV (1914-1916): Psikanaliz Hareketinin Tarihi ÜzerineMakaleler, Metapsikoloji Üzerine Makaleler ve Diğer Çalışmalar, 237-258.

• Klein, M. (1940). Psikanaliz Dergisi, 21, 125-153.Yas ve Manik-Depresif Durumlarla İlişkisi. Uluslararası

• Kübler-Ross, E. (1969). Ölüm ve Ölmek Üzerine. New York: Macmillan.

• Mahler, M. S., Pine, F., & Bergman, A. (1975). İnsan Bebeğinin PsikolojikDoğumu: Sembiyoz ve Bireyleşme Süreci. New York: Basic Books.

• Masterson, J. F. (1981). Narsisistik ve Sınırda Kişilik Bozuklukları: BütünleşmişGelişimsel Yaklaşım. Brunner/Mazel.

• Volkan, V. D. (1981). Bağlayıcı Nesneler ve Bağlayıcı Fenomenler: Karmaşık YasSürecinin Şekilleri, Semptomları, Uluslararası Üniversiteler Yayıncılığı.Metaforları ve Gelişimsel Seyri Üzerine Bir Çalışma.

• Worden, J. W. (2009). Yas Uygulayıcıları İçin El Kitabı. Springer Yayıncılık.Danışmanlığı ve Yas Terapisi: Ruh Sağlığı

• Yalom, I. D. (2008). Güneşe Bakmak: Ölüm Korkusunu Yenmek. Jossey-Bass.

Neslihan

neslihan.332010@hotmail.com
Mersin Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bunları da beğenebilirsin.

TEMA AYARLARI