Bipolar (İki Uçlu Bozukluğun) Genetik Faktörleri

Bipolar (İki Uçlu Bozukluğun) Genetik Faktörleri

Bipolar bozukluğa sahip kişilerin yaklaşık %10-15’i yaşadıkları umutsuzluk hissi nedeniyle yaşamlarına son vermektedirler.

Bipolar bozukluk (BB) yineleyen mani, hipomani, karma ve depresyon dönemleri ile seyreden; hastada öfke patlamaları, fikir uçuşmaları, uyku ihtiyacında azalma, grandiyözite (aşırı büyüklenmecilik) artışı, artmış konuşma miktarı ya da basınçlı şekilde konuşma, amaca yönelik etkinliklerde artma, tehlikeli olabilen haz verici eylemlere yönelim gibi klinik özelliklere sahip olabilen kronik süreçli bir hastalıktır (Baytunca,2014). Bipolar bozukluğun gelişiminde hem çevresel hem de genetik faktörler rol oynamaktadır.

Yaşanan mani döneminde kişiler; sürekli heyecan arayışında olma ve özgüvende aşırı artış görülürken etkinliklere katılma konusunda oldukça istekli ve hareketlidirler. Dikkat çekici şekilde abartılı giyinme, tehlikeli aktivitelerde bulunma gibi davranış örüntülerine sahip olabilirler. Çok az uyumak ya da bir-iki gece uykusuz kalmak enerjilerinde bir düşüşe neden olmaz. En az bir hafta boyunca süren mani döneminin ardından iyilik dönemi ve iyilik döneminin sonrasında depresyon dönemi görülür. Hipomani döneminde ise mani dönemine göre belirtilerin şiddeti daha az yaşanır ve en az 4 gün yaşanır. Bu iki dönemi birbirinden ayıran değişkenler süresi ve şiddetidir. 

Bipolar bozukluk; Bipolar I bozukluk ve Bipolar II bozukluk olarak ikiye ayrılmaktadır. Bipolar I bozukluk tanısını alan kişilerde mani dönemi yaşanması gerekmektedir ve mani döneminin ardından depresif belirtiler görülebilir fakat tanı koymak için depresif belirtiler görülmesi zorunlu değildir. Duygudurum değişiklikleri çok sık yaşanır ve psikotik belirtiler (gerçeklikten kopma, halüsinasyon ve sanrılar) yaşanabilir. Bipolar II’den ayıran en belirgin özellik psikotik belirtilerdir. Bipolar II bozukluk tanısı alan kişilerde ise en belirgin özellik hipomani dönemi ardından görülen majör depresif dönemdir. Bipolar I bozukluğun aksine majör depresif dönemin görülmesi şarttır. Psikotik belirtiler ise hipomani döneminde genel olarak görülmezken çok nadir de olsa depresif dönemde görülebilir. Bipolar I Bozukluk daha nadir ve erken yaşlarda görülürken Bipolar II Bozukluk daha sık görülmektedir.

Bipolar bozukluğun nedenleri ile ilgili yapılan araştırmalar son yıllarda artmış ve bipolar bozukluğa dair birçok neden ortaya koyulmuştur. Genetik faktörler de bu nedenlerden birisi haline gelip araştırma sonuçlarında kendine yer bulmuştur.  Birçok kuramcı, bipolar bozukluğun biyolojik yatkınlıkla yani kalıtsal olarak geçtiğine inanmaktadır. Yapılan aile soyağacı çalışmalarının bulgularının da bu fikri desteklediği görülmüştür. Aile çalışmalarında bipolar bozukluğun bireylerde görülme oranının, birinci derece akrabalarında bipolar bozukluk görülen kişilerde  belirgin şekilde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Örneğin; bir bireyde bipolar bozukluk varsa akrabalarının bu bozukluğu geliştirme riski genel popülasyona göre 5-10 kat daha fazladır. Aynı şekilde yapılan ikiz çalışmalarında da tek yumurta ikizlerin kardeşlerinde bipolar bozukluğun %40 ile %70 arasında olup kişilerin ayrı yumurta ikizleri, ikiz olmayan kardeşlerinde bu oran %5 ile %10 arasındadır (Yorulmaz,2022. S. 201-215).

İlgi çekici bir diğer araştırmada ise çocukları doğduğunda 45 yaş ve üstü olan erkeklerin 20 ile 24 yaş arasında çocukları doğmuş erkeklere göre bipolar bozukluk görülme riski daha fazla olduğu görülmüş ve bunun sebebinin erkeklerin yaşları ilerledikçe sperm hücrelerinin üretimi sırasında genetik mutasyonlarının artması olabileceği fikri ortaya koyulmuştur. 

Bipolar bozukluğu tedavi sürecinde temel amaç; duygudurum dalgalanmalarını stabilize ederek manik ve hipomanik dönemlerin sıklığını ve şiddetini azaltmaktır.  Tedavi, hem ilaç tedavisi hem de psikoterapiyi içeren bir şekilde düzenlenir. İlaç tedavisinde en sık kullanılan duygudurum düzenleyicisi ise Lityumdur. Yaşam tarzında yapılan düzenlemelerle düzenli uyku stres yönetimi, alkol, uyuşturucu gibi uyaran maddelerden kaçınma ve gerektiğinde hastaneye yatış tedavinin önemli parçalarıdır. Kronik bir rahatsızlık olan bipolar bozukluğun tedavisi bireyseldir, çünkü herkesin belirtileri ve tepkileri farklıdır. Kişi kendini iyi hissetse bile hastalığın nüksetmemesi için ilaç tedavisini ve terapileri sürdürmesi gerekmektedir. 

Bipolar bozukluğun genetik temelleri, karmaşık bir yapıya sahiptir ve yalnızca genetik faktörlerle değil aynı zamanda çevresel etmenlerle de etkileşim içindedir. Genetik yatkınlık, bireylerin bu bozukluğu geliştirme olasılığını artırabilir ancak çevresel stresörler ve yaşam olayları da hastalığın ortaya çıkmasında kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle bipolar bozukluğun yönetiminde hem genetik hem de çevresel faktörlerin dikkate alınması önemlidir.

Gelecekteki yapılacak araştırmalar bu karmaşık etkileşimleri daha iyi anlamamıza ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine yardımcı olacaktır.

 

  • Baytunca, M. B., Aydın, R., & Erermiş, S. (2014). Bipolar Bozukluğun Genetik Altyapısı. The Journal of Pediatric Research1(2), 49-53.
  • Comer, R. J., & Comer, J. S. (2022). Anormal Psikolojinin Temelleri (O. Yorulmaz, Çev.). Nobel Yayınları. (2008)
  • Maçkalı, Z., Gülöksüz, S., & Oral, T. (2014). Yaratıcılık ve İki Uçlu Bozukluk. Türk Psikiyatri Dergisi25(1).
  • Gültekin, B. K., Kesebir, S., & Tamam, L. (2014). Türkiye'de Bipolar Bozukluk. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar6(2), 199-209.
  • Yeloğlu, Ç. H. (2017). Önemli Bir Ruh Sağlığı Sorunu: Bipolar Bozukluk. The Medical Journal of Mustafa Kemal University8(30), 41-54.
  • Çınaroğlu, M. Bipolar Bozukluk Tedavisinde Uygulanan Psikoterapiler.

 

Elif

sayisizelif@gmail.com
Pamukkale Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

TEMA AYARLARI