Derin Uykular, Tatlı Rüyalar

Derin Uykular, Tatlı Rüyalar

Gözlerinizi kapatın ve derin rüyalara  dalın. 

Ne var şimdi? Uçurumun kıyısı mı, bir dağın tepesi mi? Karşınızda bir bebek var, onu alıyorsunuz.  Üşümüş ama ağlamıyor. Bir de ne … elleriniz kanlar içerisinde. Koşar adım uçuruma yaklaşıyorsun ve bir kadın beliriyor “ atma onu , o sensin”…

Muhtemelen böyle bir rüya çoğu kişi de kabus etkisi yaratır. Uyandığında anlamını, vermek istediği mesajı sorgulatır.  İşte rüyalar böyledir. Hem hayatın içinden hem de yeni alemlere açılmış kapıların, geçmiş ve geleceğin habercisi…

Mitoloji, tarih , psikoloji, din , felsefe gibi bilimlerin de ilgisini çekmiştir. Her birinin yorumu, anlamlandırışı birbirinden farklılaşabilir. Sadece bilim için değil, biz insanlar için de farklı anlamları ifade eder. Anlamak, anlamlandırmak istediğimiz dünyamızda haberci rolünü atfederek yükümüzü hafifletmek isteriz. İşte bütün bunlar uyku ile uyanıklık arasındaki süreçte gerçekleşir. 

Uyku gündelik hayat içerisinde davranışları, düşünceleri ruh hali ve beden sağlığında etkin rol oynar. Uyku kalitesi,  süresi gibi fonksiyonlar kişinin gündelik hayattaki işlevselliğini etkiler. Bu süreçte uyku aşamaları içerisinde kişinin aldığı uyku ile beraber hayali dünyasında geçmiş veya gelecek ile alakalı olduğu düşünülen rüyalar insan hayatında merak edilen gizemli konulardan biridir.

Rüya bilimin irdelemek  istediği ancak bilimsel olarak açıklayamayacağı konulardan sadece  biridir. Yaşadığımız dünyanın gizemi çözülmemiş konularından biridir. Bunun sebeplerinden biri her bireyin yaşamış olduğu kişisel hayatıyla 100 binlerce rüya görebilme ihtimalidir. Bunun yanı sıra rüyalar içerisindeki simgelerden kesin bir anlam çıkarmanın zorluğudur. 

Rüyaya gelmeden önce uykuyu biraz daha anlamaya çalışalım. Uyku yapılan araştırmalar ile belirli evrelerden geçer. bir bireyin ömrünün üçte birini , günün ortalama 7-8 saatini uykuyla geçirmesinin sağlıklı olduğu düşünülür. Kişinin  uykuya dalması, uykudan derin uykuya geçmesi ve derin uykudan uyanma sürecine kadar belirli aşamalardan geçtiği bulunmuştur.  

Birinci aşama uykuya geçiş aşamasıdır. Beyindeki  theta dalgalarının oluştuğu evredir. Theta dalgaları zihinsel rahatlama , gevşeme, uykuya geçiş halinde ortaya çıkar. 1-7 dakikalık süreyi kapsar. Kişi bu sırada uykuya daldığını düşünmez. Uykuya tam dalacakken yüksekten düşme gibi irkilerek uyanmanın gerçekleştiği evre bu sırada gerçekleşir. 

İkinci aşama uykuya daldığımız vücut ısısının giderek düştüğü evredir. Bir sonraki aşamada uykuya da alındıktan sonraki 30-45 dakikalık süreyi kapsar. Ve son olarak uykunun daha da derinleştiği delta dalgaları denilen sinyallerin beyinde verildiği evrede kişi uykuya geçer ve  Rem uykusunu yaşar. Rem uykusu 1 saat içerisinde kişinin 2-3 evreleri arasında geçiş yaptığı süreçleri kapsar. Bu evrede rüyalar görürüz . Uyanmaya yakın zamanda gördüğümüz rüyaları ise daha iyi hatırlarız. 

Rüya görme durumu insanlarda olduğu gibi diğer kemirgen ve memeli hayvanlarda da görülür. Tarihte günümüzden Asurlar , Babil’lere kadar uzanan süreçte rüyaların kişiliğe dair geçmiş veya geleceğe etkileri merak konusu olmuştur. Niçin rüya gördüğümüzü evrimsel bakış açısı canlıların hayatta kalmalarındaki işlevinden ötürü olduğunu ileri sürer. Uykudayken ağaçtan ya da yüksekten düşme gibi rüyalar atalarımızın ölüm tehlikesini, tehlikeli canlılardan korunmak için tırmandıkları ağaçtan düşme tehlikesi yaşamalarıyla beraber genlerimize işlenen korkunun devamı olduğunu ileri sürer. 

Psikanaliz ise bastırılan günlük hayattaki duyguların dışavurumu olduğunu düşünür. rüyaları objektif bilimsel olarak açıklamaya çalışan Freud, bu konuya dair 1900 yılında yayınladığı  Rüyaların  Yorumu adlı makalesinde rüyaların beynin fonksiyonları ile alakalı olduğunu ileri sürmüştür. Günlük hayat içerisindeki istek ve arzularımızın id- ego- süperego üçlemesi içerisindeki ilişkisi uyku halindeyken tatmin edildiği üzerinde durmuştur. Bunun yanında rüyaların gerçekdışı olay öyküleriyle değil insan bedeni ve beyni ile ilişkili olduğunu beynimizde uyku rüya aktivitesine dair yapılan araştırmalar ile beyin sapının  aktif olduğu bulunmuştur. Beyin ile omurilik arasında bağlantı noktası olan beyin sapı oto aktivasyon bozukluğu hastalığındaki güncellemeleri  ile rüyalar arasındaki ilişki ise ilgi çekicidir. Zihinsel boşluğun olduğu bu hastalıkta bireyler gündelik hayattaki boş bakışlar ile uyku modunda gözleri açık halde oldukları gözlemlenir. Bu rahatsızlığa sahip kişilere geçmişe dair anıları sorulduğunda hatırlayıp diğer durumları da hiçbir şey olmadan hayatlarını devam ettirdikleri görülür . Bu rahatsızlık gündelik hayatta pek de kolay karşılaşabildiğimiz bir durum olmadığı için bizler için rüya sadece uyurken görülür gibi gelir. 

Zeynep

akcilginz@gmail.com
Bursa Teknik Üniversitesi


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bunları da beğenebilirsin.

TEMA AYARLARI