Kuşlar yüzer,
Balıklar oynar,
Çocuklar uçar…
İnsan, gelişim açısından belirli aşamalardan geçen, bir başlangıç noktasından son noktaya ulaşan bir canlıdır. Bu süreçte deneyimlediği ilk şey anne karnından çıktığı gibi ağlamaktır. Bununla beraber, mizaç olarak getirmiş olduğu belirli duyguları deneyimler. Ancak hayatta kalabilme, adapte olma gibi süreçler doğuştan getirilebilecek bir yetenek olmaktan çok deneyimlemek ile olur. Bu süreçte anneden uzaklaşma adım adım gerçekleşir. Bu adımlardan biri, çocuk için oyun oynamaktır. İlk adımda kendi kendine olan oyunları daha sonrasında çevresiyle iletişim kurmaya ve arkadaş edinmeye evrilir. Bütün bunlar ise çocuğun aslında deneyim kazanmasını, yaşadığı dünyaya ve insanlara kendisini hazırlamasını içerir. Bu sırada sahip olduğu ev, araba, bebek, kamyon ve onlarca sayılabilecek oyuncak, onun dünyasını yansıtır. Arabaların çarpıştığını, bebeklerin kavga ettiğini, evin bozulduğunu, yap-boz parçalarının kaybolduğunu deneyimler. Bütün bunlar biz yetişkinler için günlük hayat içerisinde karşılaştığımız durumlardır aslında. Ve bu durumu çocuk, oyun oynarken deneyimler. Bu deneyimler, ilerleyen süreçte karşılaştığı problemlere çözüm odaklı bakabilmesini, insanlarla iletişim kurabilmesini sağlar. Ancak gelişim psikolojisi açısından bakılacak olursa, adım adım geçmiş olduğu dönemlerde belirli aksaklıklar yaşanır. Bu aksaklıkların çocukluk döneminde olması durumunda ise küçüklükten itibaren insanlara çevreye dair oluşturduğu şemaları etkiler. Ebeveyn ile kurulan bağ, anne-baba ilişkisi, okul çağında arkadaşlık ilişkileri ve doğuştan getirmiş olduğu özelllikler de gelişim sürecine katkıda bulunur. Bu süreçte yaşanılan aksaklıklar ise çocuğun içine kapanık, öfkeli, kendini ifade etmekte zorluk çeken bir birey olmasına sebep olabilir.
Oyun terapisi bu süreçte; kendini ifade edemeyen, bulunduğu ortam veya insanlar ile sürekli bir mücadele içinde olan, tırnak yeme, büyümek istememe, altını ıslatma, yeme bozukluğu gibi semptomlar gösteren, psikosomatik sorunlar yaşayan, uyku problemi çeken, akran zorbalığına maruz kalan çocukların, yaşamış olduğu yukarıda sayılan ve sayılabilecek sorunları çözmeye çalışır.
Oyun terapisi; çocuğun iç dünyasında yaşamış olduğu tanımlaması zor olan korku, öfke, kıskançlık, özlem, nefret gibi duyguların yol açtığı çatışmalara dair, ebeveynlerin çözüm bulamadığı durumlarda başvurulan tedavi yöntemlerinden biridir. Terapist oyun terapisinde dilediği gibi davranabileceği bir oyun alanı sunar. Bu süreçte çocuğu olduğu gibi kabul eder ve çocuğu yönlendirmeden sağlıklı bir ilişki kurmanın yollarını arar. Çocuğa ayna görevi sunar, böylece çocuğun hal ve hareketlerini, oyuncaklarını veya çocuğun oyuna yüklemiş olduğu anlamları, dikkatli bir şekilde gözlemlemeye çabalar. Çocuğun aceleci bir tavır ile duygularını, nesnelere yüklediği anlamları dile getirmesini ya da davranışları ile göstermesini istemek terapi sürecinde sağlıklı değildir. Bunun yerine terapist, çocuğa terapi odasındaki süreç içinde acele etmeden, onu sorulara boğmadan gözlemler, kimi zaman oyunlarına eşlik eder. Terapi sürecinde çocuk yavaş yavaş onu rahatsız eden duygulardan arınmayı ve kendi kendini kontrol edebilme becerisini kazanır.
Terapi sürecinde ailenin de büyük işlevi vardır. Terapistle beraber düzenli olarak iletişime geçmeleri sağlıklıdır. İlk görüşmede ebeveyn ile çocuk hakkında; hamilelik sürecinden doğum sürecine, anne-baba-çocuk ilişkisine, çocuğun sağlık bilgilerine dair detaylı bir bilgilendirme alınır. Daha sonraki seanslar ise çocuk ile iletişime geçme, tanıma, keşfetme sürecini içerir. Sağlıklı bir iletişim ile çocuğun, kendisini güven ortamında anlaşıldığını hissettiği bir süreci kapsar.
Çocuk terapisinde başvurulan terapi yöntemleri ise deneyimsel oyun terapisi, çocuk merkezli oyun terapisi, gelişimsel oyun terapisi ,bilişsel- davranışsal oyun terapisi, kum terapisi, attention dikkat terapisi gibi bir çok terapi yöntemi vardır.
Kuşlar uçar,
Balıklar yüzer,
Çocuklar oynar…
Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?