Psikanalizin Babası: Freud’un Yaşamı ve Mirası

Psikanalizin Babası: Freud’un Yaşamı ve Mirası

Psikanalizin Babası: Freud’un Yaşamı ve Mirası

Barizdir ki insanı anlama, ruhsal süreçleri çözme konusunda pek az kişinin fikirleri Sigmund Freud’un fikirleri kadar tartışılmış, eleştirilmişveya savunulmuşses getirmiştir. Hakkında binlerce kitap yazıldığını ve ilk kurduğu gruptan kopanlar ve onlardan etkilenip kendi kuramlarını geliştirenler de dikkate alındığında (her ne kadar kendisi bunu şiddetle ve öfkeyle reddettiyse de) kendisinepsikolojik alanda devrim yarattı yakıştırmasını yapmak hiç de mübalağa olmayacaktır. (Doksat & Önen, 2004)Freud’un sözleriyle, öğretilerinin.’’gökten düşmediğini ve yerden fışkırmadığını'’belirtmesi, aslında bu fikirlerin tamamen rastlantısal olmadığını, derin düşünsel ve bilimsel süreçlerin sonucu olduğunu vurgular. Yanionun fikirleri, kişisel deneyimlerinden ve dönemin bilimsel, kültürel ve sosyal bağlamından beslenerek zaman içinde şekillenmiştir. Bu da Freud'un düşüncelerinin gelişim sürecini ve ardındaki bilimsel temeli anlamamızı sağlar.
Freud, yaşam öyküsel ilgiyi oldukça önemser ve bir kişinin yapıtlarıyla onu yaratan ruh arasında sıkı bir bağ olduğuna inanır. Ona göre, bir kişinin ruhsal yapıları ve deneyimleri, ürettiği eserlerin temelini oluşturur. İkinci olarak Freudyaşam öyküsünden, yaşamsal dışavurumlarına yönelme gerekliliğini bekler. Bir kişinin yaşamında dışavurduğu tutumlar, davranışlar ve yaşantılar, ruhsal yapılanmasının ve iç dünyasının yansımalarıdır. Bu dışa vurumlar, sıklıkla göz ardı edilir veya bayağı görülür ancak Freud'a göre bu yaşamsal dışavurumlar, ruhbilimsel analiz için önemli ipuçları içerir. Bu nedenle Freud, yaşam öyküsel ilgiyi, bir kişinin cinsel özelliklerini ve yaşamsal dışavurumlarını göz önünde bulundurarak o kişinin iç dünyasını ve yapıtlarının altında yatan ruhsal dinamikleri anlamak için önemli bir kaynak olarak değerlendirir. ("Uzm. Dr. Hatice AKOVA", t.y.)Diğer bir yandanFreud, yaşam öyküsel analizlerde oluşabilecek duygusal bağın varlığına dikkat çeker ve bu durumun analistlerin objektif olma durumunu etkileyebileceği, inceledikleri kişilerin yaşam öykülerini daha gerçekçi bir şekilde anlamalarını zorlaştırabileceği konusunda oldukça kuşku duyar. Bu durum, analistlerin inceledikleri kişilere duygusal bir bağlılık hissetme eğilimi ile ilgili olabilir ve analistlerin kendi yaşamlarından gelen örneklerle inceledikleri kişileri ilişkilendirme çabası, yaşam öyküsel analizin tarafsızlığınıetkileyebilir. Bu durumda, incelemenin daha nesnel bir şekilde yapılmasını zorlaştırabilir ve analistlerin öznel bakış açılarıyla analiz yapmalarına yol açabilir.Freud, kişisel yaşamına ve iç dünyasına dair detayları koruma konusunda oldukça kararlı bir tutum sergilemiştir. Özel mektuplarını, el yazılarını ve kitap özetlerini birkaç kez yok etmiştir. Bu tutum, onun hakkında daha derinlemesine bilgi edinmeyi zorlaştırsa da aynı zamanda kişisel mahremiyet ve düşüncelerine saygı duyma gerekliliğini de yansıtır.("Uzm. Dr. Hatice AKOVA", t.y.) Ayrıca onun psikanaliz alanındaki çalışmalarıyla birlikte özel yaşamının sınırlarını koruma arzusunu gösterirken, aynı zamanda bilimsel metodolojinin sorgulanmaması adına bir koruma refleksi olarak da değerlendirilebilir.Freud'un özel yaşamına dair perde ardında kalanlar, teorilerinin karmaşıklığına bir tezat oluşturur gibiydi. Gizlilik, onun eserlerindeki derinlikle yarışırken, iz bırakan psikoanalitik mirasının oluşumunda merak uyandırıcı bir katman oluşturdu. Belki de mahremiyetinin korunması, kendi hayatının analizi yapılırken dahi içsel dünyasının tamamen keşfedilmesine izin vermeme arzusundan kaynaklanıyordu. Bu bilinmezlikler, Freud'un hayatına dair açıklanmamış detaylar, teorileriyle iç içe geçmiş bir halde dururken, aynı zamanda onun hayatına yapılan bir yolculuğun kapılarını aralar.

Beyza

bbeyzanrtk@gmail.com
Psikolog


Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bunları da beğenebilirsin.

TEMA AYARLARI