Stigma: Deli Misin?

Stigma: Deli Misin?Esmanur Psikolojik Rahatsızlıklar30 Ağustos 202586 Görüntülenme Okuma Süresi: 5 dk.

Stigma: Deli Misin?

“Deli misin?”

İki kelimelik bir stigma… Belki bir şaka olabilir ya da bir suçlama. Ama çoğu zaman kırıcı bir sözdür.

“Deli” kavramı tarih boyunca çok farklı anlamlarda kullanılmıştır. Orta Çağ Avrupası’nda “şeytan” olarak anılmış, Osmanlı döneminde meczup olarak görülmüştür. Modern dönemde “deli” diye bir kavram yoktur. Bu dönemde tıbbi tanılara indirgenmiş ve psikopatolojik bir durum olarak görülmüştür. Bipolar bozukluk, şizofreni, borderline gibi kişilik bozuklukları buna örnektir.

Stigma, kişiyi diğerlerinden ayrı tutacak şekilde genelde kötü gösteren ve diğer insanlara göre daha aşağıda görülmesine neden olan bir kavramdır (Baysal, 2013). Türkçeye “damgalamak” olarak geçen stigma, toplumda insanlar arasında ayrımcılığa neden olur. Mesela psikoloğa gitmiş birisi için “deli” demek ya da psikopatolojik bir durumu olan birisi için “delirmiş bu” gibi tabirler kullanmak, o kişinin toplumdan ayrılmasına ve dışlanmasına neden olur.

Damgalanmış insanlara yönelik dört yıkıcı düşünce vardır:

1. Bir grup insanı diğerlerinden ayıran bir etiket verilir (Deli).
2. Etiket, toplum tarafından istenmedik ya da sapkın özelliklerle ilişkilidir (Deli insanlar tehlikelidir).
3. Etikete sahip insanlar, sahip olmayanlardan temelde farklı olarak görülür. “Biz”e karşı “onlar” zihniyetine katkıda bulunur (Biz, o deli insanlar gibi değiliz).
4. Etikete sahip insanlar haksız şekilde ayrımcılığa maruz kalır (Deli insanlar ev kiralayamaz).

Günlük hayatta ruh sağlığı bozulmuş ve terapi almak isteyen kişilere yönelik bir damgalama mevcuttur.

Tarih boyunca damgalanan ve ruhsal bozukluğa sahip olan kişilere iyi davranılmamıştır. Bazen en basit şekliyle bu kişilere hakaret edilirken bazen de çeşitli işkence yöntemlerine maruz kalmışlardır. 13. yüzyıl itibarıyla Avrupa’da bulunan şehirler büyümüş ve kentsel otoriteye sahip olmuşlardır. Bu dönemde güce sahip olan otorite, ruh sağlığı bozuk kişilerin artık hastanelere yatırılmasına izin vermiştir. Akıl hastalığı denemeleri de bu yüzyılda, bir kişinin ruh sağlığını belirlemek için İngiltere’de yapılmıştır. O dönemde cüzzam hastalığı için özel hastaneler bulunmaktaydı. Hastalığın azalmasıyla birlikte bu hastaneler akıl hastalarının kapatıldığı ve bakıldığı sığınaklar olarak kullanılmaya başlanmıştır. Dışarıdan her ne kadar normal ve tedavi edici bir merkez gibi görülse de içeride durumlar içler acısıydı.

19. yüzyılın sonlarında bu hastaneler artık eğlence merkezlerine dönüşmüştür. İnsanlar bilet alıp hastaları izlemeye başlamıştır. Bunların yanı sıra acı verici tedavi yolları denenmiştir. Amerikalı bir psikiyatrist olan Benjamin Rush, ruhsal bozuklukların beyinde aşırı biriken kandan kaynaklandığını düşündüğü için tedavilerde hastalardan çok miktarda kan çekmektedir. Başka bir yöntemle de kişilere korkunun iyi geleceğini düşündüğü için onlara ölümün yakın olduğunu söylemektedir. Bu şekilde kişileri korkutarak tedavi etmeye çalışmıştır.

Zaman içerisinde gelişen eğitim ve bilimle birlikte artık bu tedavilerden uzaklaşılmıştır. Yapılan referandumlar sonrası gücün artık tek bir noktadan dağılmamasıyla kurumlarda yönetimler de değişmiştir. Hastanelerde gücünü gösteren otoriter güç dağılmıştır. Artık hastanelerde zindanların yerine aydınlık ve hava alan odalar yapılmıştır. Bu şekilde daha insancıl yöntemlerle insanlar tedavi edilmiştir.

Günümüz dünyasında değişen teknoloji ve gelişen bilim sayesinde ruhsal hastalığı olan kişiler hastanelerde insancıl yöntemlerle tedavi görmektedir. Fakat toplum arasında oluşan damgalamalar, tedavi göremeyen kişiler için zorluk çıkarmaktadır. Şizofren bir kişi için “tehlikeli” diyerek onu toplumdan daha da uzaklaştırabiliyoruz. Ya da madde bağımlısı bir kişiyi tedavi merkezlerine yönlendirmek yerine onu dışlayarak daha da kötü yola itebiliyoruz. Terapiye giden bir kişi için “deli” damgasını koyarak kişinin tedavisini baltalıyor olabiliriz. Bu yüzden sadece resmî kurumlarda değil toplum içinde de stigmayı önlememiz lazım. Örneğin, dilimizdeki “deli” kavramı yerine “zihinsel sağlık sorunu olan birey” diyebiliriz. Ruh sağlığı konularını normalize etmeliyiz. Psikolojik destek alan bireyler için onları güçsüz değil de cesur olduklarını belirtmeliyiz.

Bunun gibi birçok davranış toplum içerisinde oluşacak stigmaları engeller. Bu sayede insanlar toplumda dışlanmaz. Tedavi gören hastaların tedavisinde de onların yanında olmuş oluruz.

Kaynak

Baysal, G. Ö. D. (2013). Damgalanma ve ruh sağlığı. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 22(2), 239–251.

 

Yorumlar

(Yorumları Gizle)

Henüz yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?

Bir Yorum Bırakın

Önceki Yazı

Sonraki Yazı

Takip edin
Kayıt ol /Giriş yap Sidebar Arama Popüler
Loading

Signing-in 3 seconds...

Signing-up 3 seconds...